Bölüm 40 : EFENDİ

3K 421 466
                                    

Yorumlarda geleceğe dair Spoiler yazmazsanız sevinirim. Lütfen başka okurlardan da Spoiler istemeyin. (Başka okurlara saygı duymamız açısından bu benim için oldukça önemli. Beni kırmayacağınızı biliyorum. ♥)

Bana İnstagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz. Orada aktif oluyorum ve sizlerle daha samimi bir ilişki kurabiliyorum. Oraya özel paylaşımlarımız var.

NOT : Önceki bölümle birlikte olduklarını düşünenler olabilir. 😂 Hayır maalesef orada sadece sarıldılar. 👀

İnstagram : hilaleasar

Bölüm Şarkısı/-ları :

Lütfen Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın. Çok öptüüüm ♥

Keyifli Okumalar...

Hayatım boyunca esas kişiliğimi saklamak zorunda kaldığım için gerçek hislerimi tanımlamakta hep zorluk çekmiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hayatım boyunca esas kişiliğimi saklamak zorunda kaldığım için gerçek hislerimi tanımlamakta hep zorluk çekmiştim. Benim bilmediğim bir evde baş başa Savaş gibi bir adamla neden yalnız kaldığımı anlamakta bile zorluk çekiyordum şu an.

Savaş Soysal gerçekten kimdi?

Yani benim gözümde kimdi?

Avcı için tek kalemde harcayabileceğim biri mi?

Babamla arasında bilmediğim bir bağ bulunduğunu öğrendiğim için mutlu olacağım biri mi?

Ya da bana olan duygularına heyecanlanacağım biri miydi?

Karşılıklı yemek masasında otururken yemek yemekten çok, elimi çeneme yaslamış yalnızca onu seyrediyordum ve şu an hissettiklerimi Umay Erden bile anlayamazdı. Onu izledikçe bilmediğim bir ada keşfetmiş gibi hissediyordum mesela. Gözleri balta girmemiş bir orman gibi yemyeşildi. İçine girdikçe kaybolabiliyordum. Dağınık saçları, ormanda yürürken dokunabileceğim binlerce bitkinin karışımı gibiydi. Başını dizlerime yatırıp saatlerce bıkmadan usanmadan saçlarını okşayabilirdim. Onlara dokunmak hoşuma gidiyordu.

Yüz hatları keskindi ve bu nedense benim ada'mın sınırlarını gösteriyor gibiydi. Bu saçma düşünceye içimden ister istemez gülümserken yüzümde de hafif bir tebessüm oluşmuştu.

Benim ada'm... Ah, kahretsin! Ben gerçekten sarhoş olmuştum.

"Nerelere daldın sen?"

"Ormana!" İrkilerek verdiğim cevaba tek kaşını kaldırırken elindeki çatalı bırakarak şaşkınlıkla arkasına yaslandı.

"Orman?" Aptalsın Umay.

"Şey... Ormandayız?" Bu sefer de ben soru sorar gibi tek kaşımı kaldırdığımda ezici bir üstünlük göstermek istedim.

"Doğru." içimdeki kadın bana deli gibi bağırıyordu şu an. Kendimi aptal ettiğim gibi Savaş'ı da aptal ediyordum! Bu düşünce kaşlarımı çatmama neden olurken kafama takılan bir konuyu hatırladım. Yaklaşık bir saat kadar önce Avcı bana mesaj atmıştı ve Aydın Ülgen'in artık operasyonu bizzat takip ettiğini duyurmuştu. Üstelik Bununla da kalmayacak benimle bizzat konuşmak istediğini de haber vermişti.

PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin