Yorumlarda geleceğe dair Spoiler yazmazsanız sevinirim. Lütfen başka okurlardan da Spoiler istemeyin. (Başka okurlara saygı duymamız açısından bu benim için oldukça önemli. Beni kırmayacağınızı biliyorum. ♥)
Bana İnstagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz. Orada aktif oluyorum ve sizlerle daha samimi bir ilişki kurabiliyorum. Oraya özel paylaşımlarımız var.
İnstagram : hilaleasar
Bölüm Şarkısı/-ları :
Çok öptüüüm ♥
Keyifli Okumalar...
"Bunu yapmadın değil mi?" diyerek gözümden akan yaşı umursamadan silahımın namlusunu ona doğru doğrulttuğumda Gökhan'ın küfrederek ayağa kalkmaya çalışmasını görmüştüm. Ensesine kristal iğnesini tutan adam Gökhan'ın ensesine dirseğini geçirip tekrar onu oturttu."Efsaneler gerçektir Umay." dedi Cihangir. "Dilinde dolanan bu gerçeklik, yıllar öncesinden kendi sonuna alışman içindi." Afkan tüm acısını kenara bırakarak ayağa kalkmaya çalışırken Savaş nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde küfrederek ayağa kalkmayı becermişti. Deli gibi titreyen bacakları kurşunlanmış olmasına rağmen hem de! Siren sesleri hala çok uzaktaydı ama giderek daha da yakınlaşmaya başlamıştı.
"Kamer..." nefes alışverişlerim hızlandığında kulağıma dolan acı dolu çığlıkların bir kabus olmasını dileyebilirdim. Oğlum acı çekiyordu! Avcı, gözlerimin içine bakarak geri adımlamayla uzaklaşmaya başladığında ona doğrulan silahımı kullanmak istemiştim ama Savaş benden önce davrandı. Avcı onu fark etti ve koşmaya başlayarak bizden uzaklaşmaya başladı.
Zorlukla ayağa kaldırdığı bedenine küfrederek adım atmaya çalıştı fakat bunu yapamayınca araya giren mesafeye rağmen koşmakta olan Avcı'yı bacaklarından vurmayı başardı. Gökhan ve Yaman da ani hareketlerle dikkati dağılan adamların ellerindeki iğneleri tek hamlede yakalarlarken onlarla boğuşmaya başlamışlardı. Tüm bunları anlatmamam uzun sürüyor olabilirdi hepsi yalnızca on saniyede gerçekleşmişti.
O an...
Zaman yavaşlamıştı. Sanki azrail ruhumu bedenimden sıyırıyordu ama bu işkence asla bitmiyordu. Silah sesleri, siren sesleri, bağırışlar ve adımın defalarca kez geçtiği bir seslenişte ben yönümü kaybetmiştim. Bacaklarım eve doğru adımlar atmaya başladı. Bacağımdaki turnikeden damlayan kanlar bile sanki şuan sırası değilmiş gibi akmayı bırakmıştı. Fiziksel olan tüm acım yok olmuştu. Gücüm yok olmuştu.
Umay artık kaybolmuştu.
Adımlarım hızlanırken benden geriye kalan tek şeye tutunmuştum.
Korku...
"Kamer... Hayır. Olamaz. Bunu yapmadı. Yapamaz hayır." Dudaklarımın istemsizce mırıldanışını umursamadan bacağımdaki yaramdan dolayı aksayarak da olsa koşmaya başladığımda delirmeye başladığımı hissediyordum. Çiftlik evinin ahşap, açık kapısından içeri girdiğimde karşımda olan manzara...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ
Acción***MİNİ GİRİŞ BÖLÜMÜNÜ KESİNLİKLE OKUYUNUZ. Ben içimdeki şeytanı öldürmüş bir zebaniydim belki ama o... O, şeytanın cennetten kovulmamış ilk hali gibiydi. Öylesine zarif, öylesine güzel, ve de öylesine yalan... Dudakları açıkta kalan boynuma küçük...