Yorumlarda geleceğe dair Spoiler yazmazsanız sevinirim. Lütfen başka okurlardan da Spoiler istemeyin. (Başka okurlara saygı duymamız açısından bu benim için oldukça önemli. Beni kırmayacağınızı biliyorum. ♥)
Bana İnstagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz. Orada aktif oluyorum ve sizlerle daha samimi bir ilişki kurabiliyorum. Oraya özel paylaşımlarımız var.
İnstagram : hilaleasar
Bölüm Şarkısı/-ları :
Çok öptüüüm ♥Keyifli Okumalar...
SINIR : 900 yorum
Üzerimdeki ağırlığı ilk defa taşıyamıyordum. Sanki o gece gördüğüm kabus gibiydi hayatım. Sırtımda giderek büyüyen bir kambura sahiptim. Şimdi yüküm öyle büyümüştü ki o kamburun altında ezilerek can vermek üzereydim. Soru sormaktan bıkmış, cevap alamamaktan çok yorulmuştum.Kamer ve Egemen... İçimde sanki asla kapanmayacak yaralardan ibaretlerdi.
Savaş... O benim için yaradan çok daha fazlasıydı. Ona hissettiğim şey bambaşka bir şeydi. Karanlığımı aydınlatmaktan çok bana her gün aynada gördüğüm o karanlığı sevdirendi. Deliliğimin en uç noktasında kendimi tanıdığım andı. Aşk... Bizim aramızdaki şeye kim ne derdi bilmiyorum ama emin olduğum şey bizimki aşktan çok daha öte bir şeydi.
Ona güveniyordum. Ama aklım bile gülüyordu bu noktada bana. Çalıştır kafanı Umay... Bu adam neden senin bir gün onu öldüreceğini düşünüyor?
Susturuyorum onu. Kendimi tanıyordum çünkü. İçime şüphe düşerse peşini bırakmazdım.
Ve peşini bırakmazsam...
Onu bir kez vurmuştum. İkincisinde sağ bırakmazdım.
"Umay." yumuşak bir ses kulağımı okşamıştı.
"Hadi güzelim, korkutma bizi." Egemen olamazdı bu değil mi? Yanağımda süzülen yumuşak bir el... Neden parmak uçlarındaki korkuyu tenime bulaştıran adamı bu kadar iyi tanıyordum? Egemen'di bu. Biri daha vardı ve bileklerimi ovuyordu.
"O iyi olacak değil mi?" Yasemin? Gözlerimi açmak istedim ama şiddetli bir baş ağrısıyla karşılaşınca yüzüm buruşmuştu. "Hah. Uyanıyor." Yanağımdaki yumuşak o el hızla geri çekilirken bir rüzgar esti yüzüme, doğrulduğunu hissettim. Uzaklaşmış olmalıydı.
"Umay!" Afkan'ın sesiyle birlikte kendime gelmeye başlarken gözlerimi zor da olsa açtım. Egemen, hemen bir adım yanımda endişeyle beni izlerken gözlerimi kaçırdım ondan. Yüzündeki arafı görmek istemiyordum.
Karakolun koridorundaydık ve herkes oturtulduğum sandalyeden sanki çok büyük bir kaza yapmışım gibi merakla beni izliyordu. Yasemin, kıpkırmızı olmuş gözlerle beni izlerken Cihangir Arca, Aydın Ülgen ve Fuat Ergün bizden birkaç metre uzakta bizi izliyordu. Cevdet de buradaydı... Sol kaşı kaçırıldığı günden kalmış olmalı ki patlaktı. Fakat takım elbisesinin içinde bir asker gibi dimdik duruyordu hala. Cihangir Arca'nın sağ kolu olmasına rağmen kimsenin o an kendisine bakmayacağını -çünkü tüm gözler üzerimdeydi- düşünmüş olmalı ki Aydın Ülgen'e uzunca bir süre baktı. Aydın Ülgen ise üzerindeki bakışı hissetmiş gibi Cevdet'e dönerken gözleri kısıldı ve kaşlarını çattı. Sanki dikkatleri üzerine çekmemek için gizli bir uyarıydı bu. Cevdet de gerilmiş bir şekilde bakışları ondan hızla uzaklaştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ
אקשן***MİNİ GİRİŞ BÖLÜMÜNÜ KESİNLİKLE OKUYUNUZ. Ben içimdeki şeytanı öldürmüş bir zebaniydim belki ama o... O, şeytanın cennetten kovulmamış ilk hali gibiydi. Öylesine zarif, öylesine güzel, ve de öylesine yalan... Dudakları açıkta kalan boynuma küçük...