Bölüm 41 : HAYATIN PARMAK İZİ

3.1K 458 761
                                    


Yorumlarda geleceğe dair Spoiler yazmazsanız sevinirim. Lütfen başka okurlardan da Spoiler istemeyin. (Başka okurlara saygı duymamız açısından bu benim için oldukça önemli. Beni kırmayacağınızı biliyorum. ♥)

Bana İnstagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz. Orada aktif oluyorum ve sizlerle daha samimi bir ilişki kurabiliyorum. Oraya özel paylaşımlarımız var.

İnstagram : hilaleasar

Bölüm Şarkısı/-ları :

Lütfen Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın. Çok öptüüüm ♥

Keyifli Okumalar...

Vücudumuzdaki yaralar insanların bize dokundukları andaki parmak izlerinden oluşurmuş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Vücudumuzdaki yaralar insanların bize dokundukları andaki parmak izlerinden oluşurmuş. Fakat ruhumuzdaki yaralar...

Hayatın parmak izleriymiş.

Vücudumuzdaki yaralar iyileşir, insanları hayatımızdan çıkartabilir, uzaklaşabilir yok olabiliriz. Ama ruhumuz... O öyle değildi. Çoğu zaman insanın kendisi bile kendinden kaçarken ruhuna nasıl dokunabilirdi?

Nasıl iyileştirdi kendisini?

Bunların hiçbirinin cevabını bilmiyorum.

Bildiğim tek bir şey vardı.

Savaş... Adıyla savaşmayı öğrenmişti. Bense onun gözleriyle yaşamayı öğrenmiştim.

Her ne kadar bir günlüğüne de olsa...

"Hayata aynı yerden bakıyormuşuz Savaş..." bir elim nazik bir şekilde onun göğsündeki derin yara izlerinde dolaşırken diğer elimi başıma yaslayıp dirseğimi oturduğum yerin sırtına dayadım.

"İkimiz de yaralarımıza meydan okurken daha çok yara almışız aslında." diyerek devam ettiğimde gözlerim onun vücudundaydı. Uzun parmakları çeneme ulaştığında yavaşça bakışlarımı kendisine yöneltti.

"Bu yaralar seni bana getirdi. Şikayetçi değilim." Dudaklarına yayılan o minicik tebessüme anında gözlerim dolarak baktım. Bana bu kadar güzel bakarken onu nasıl yenebilirdim? Bu kadar güzel hissettirirken içimdeki savaşı nasıl kazanırdım? Yenmek veya kazanmak istiyor muydum bazen ondan bile emin değildim oysa.

"Çektiğin acılara değecek kadar iyi bir kadın değilim ben." Sesim haddinden fazla titrerken dudaklarım fırtınaya yenik düşmüş bir yaprak gibi sallanmıştı.

"Umrumda değil. Bu hikayede kimse masum değil. Senin yüzünden hatalar yapsam da, aklımı kaybetsemde ben bu kaybolmuşluğu da hataları da seviyorum." Az önceki tebessümünü büyülterek gülümsedi ve yüzünü yüzüme yaklaştırırken elini onun göğsüne koyduğum elimin üzerine koydu.

"Kendime hiç, seni neden sevdiğimi sormadım. Bir gün beni öldürsen bile kızamam sana. Ölmeden önce göreceğim son yüz sen olacaksan... Öldür. Hiç olmazsa bu dünyadaki son nefesimi seninle paylaşmanın sevincini yaşarım."

PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin