Yorumlarda geleceğe dair Spoiler yazmazsanız sevinirim. Lütfen başka okurlardan da Spoiler istemeyin. (Başka okurlara saygı duymamız açısından bu benim için oldukça önemli. Beni kırmayacağınızı biliyorum. ♥)
Bana İnstagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz. Orada aktif oluyorum ve sizlerle daha samimi bir ilişki kurabiliyorum. Oraya özel paylaşımlarımız var.
İnstagram : hilaleasar
Bölüm Şarkısı/-ları :
Lütfen Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın. Çok öptüüüm ♥
Keyifli Okumalar...
İçimde sürekli ikilem yaşayan, kızgın ateşlerde harlanmış demir parmaklıkların arkasında ağlayan bir kız çocuğu vardı. Ruhum ellerimin arasındaydı ve ben o elleri harlı demirlere tutunarak yakıyordum. Kendi hapishanemde özgürdüm. Fakat bir o kadar da esirdim işte.
Bana kim olduğumu soranlara cevap veremezdim. Kim olduğumu değil, ne olduğumu sormalılardı. Cevabının olmadığı sorular, acı gerçekleri öyle bir çiğniyordu ki ayaklarının altında, ben de yok oluyordum sanırım.
Farkında değildim. Belki de farkındaydım, bilmiyorum.
"Şu gerginliğini bir kenara bıraksan da bana odaklansan artık? Bugün ölüyordum ben Umay!" Egemen'in arabadaki abartılı sesi kulaklarımı doldurduğunda keyifle gülerken bacağımdaki sızıya ellerimi koydum. Başımdaki dikiş neredeyse saçlarımın dibinde olduğu için Kamer fark etmezdi fakat yürüyüşümün bile hafiften değiştiği bu yarayı fark etmemesi imkansızdı.
"Şerefsiz bir sinek yüzünden ölüyordum!" dediğinde bu sefer hüzünlü olduğunu fark ettiğim sesiyle birlikte yavaşça burnunun ucuna düşen gözlüğünü düzelterek arabayı mahalleye soktu. Bana hala neden gözlük taktığını söylememişti. Hatta hayatını bile anlatmamış, ona her sorduğum soruda konuyu bir şekilde ustaca kıvırıyordu. Egemen herkesle iyi anlaşırdı fakat kolay bağlanıp kendisini dışarıya açan biri olmamıştı hiçbir zaman.
Bazen karakoldayken onun herkesten uzak bir yere geçip çimlere oturduğunu görürdüm. kaşlarını çatar, öylece düşünürdü. Yanına biri geldiğinde hiçbir şey olmamış gibi gülüyor, eğleniyor hatta kahkaha atıyordu ama ben görüyordum onu. Bir şeyler vardı. Hiçbir zaman sormadım. Çünkü ona yakın olmak istemediğimi fark ettim. Ona değer vermemeliydim. Çünkü değer vermek zaaf demek oluyordu ve benim bu dünyadaki tek zaafım oğlumdu. Başkası olmamalıydı.
"Gülmesene, ciddiyim ben." diyene kadar güldüğümün bile farkında değildim. Normalde kolay gülümseyebilen biri değildim fakat konu Egemen ya da Kamer olduğunda iş bambaşka bir hale geliyordu.
"Sırf bu yüzden ölseydin herhalde utancımdan ben de senin yanına gelirdim." işaret parmağımı ve baş parmağımı havada açarken sansasyonel bir haber sunuyormuşum gibi sesimi değiştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ
Acción***MİNİ GİRİŞ BÖLÜMÜNÜ KESİNLİKLE OKUYUNUZ. Ben içimdeki şeytanı öldürmüş bir zebaniydim belki ama o... O, şeytanın cennetten kovulmamış ilk hali gibiydi. Öylesine zarif, öylesine güzel, ve de öylesine yalan... Dudakları açıkta kalan boynuma küçük...