Yorumlarda geleceğe dair Spoiler yazmazsanız sevinirim. Lütfen başka okurlardan da Spoiler istemeyin. (Başka okurlara saygı duymamız açısından bu benim için oldukça önemli. Beni kırmayacağınızı biliyorum. ♥)
Bana İnstagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz. Orada aktif oluyorum ve sizlerle daha samimi bir ilişki kurabiliyorum. Oraya özel paylaşımlarımız var.
UZUN VE YOĞUN YIPRATICI BÖLÜMLERİN ARDINDAN BİRAZ NEFES ALABİLDİĞİMİZ BİR BÖLÜM OLUR UMARIM. BÖLÜM ARALIKLARI YORUMLAR AZ GELDİĞİ İÇİN UZADI. O YÜZDEN BİRAZ GECİKTİ KUSURA BAKMAYIN. 🌸
İnstagram : hilaleasar
Bölüm Şarkısı/-ları :
Lütfen Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın. Çok öptüüüm ♥
Keyifli Okumalar...
İnsan ne için yaşardı?Bu soruyu uzun yıllar önce lisede çok sevdiğim bir felsefe hocam sormuştu. Atmış yaşlarında hafif kilolu ve gözlüklü olmasına rağmen daima burnunun ucuna indirdiği gözlüklerinin üzerinden bakan samimi ve tatlı bir adamdı. O gün bu soruyu sorarken gözlerimin içine bakarak sormuştu. Ve ben o anı ilk günkü gibi hatırlıyordum.
"İnsan ne için yaşar Umay?" dedi ikinci kez soruşunda. En arka sırada cam kenarında oturmama rağmen o hocanın derslerini dinlemeyi severdim. Ellerini arkasında kavuşturdu ve kır saçlarıyla birlikte sıraların arasından yürürken benim kahve gözlerime bakmıştı. Sırtımı yasladığım sıradan doğrulma gereği duymadan bakışlarımı ona çevirdim.
"Ölmek için yaşar." Cevabıma hafifçe gülümserken sınıftaki çoğu ses verdiğim cevabı çok zekice! bulduğundan gülmüştü.
"Bu çok somut bir gerçek değil mi?" diye sordu. Fakat ne düşündüğümü bildiğini gözlerinden görebiliyordum. Sınıfın alaycı tavrı onda oluşmamıştı ve cevabımı merakla bekliyordu.
"Ancak somut gerçekleri yaşadığımız sürece soyut hisleri kavrayabiliriz." diyerek yüzümdeki ciddi ifadeyi bozmadan konuşmuştum. "Ölüm somut bir gerçekliktir. Kaçınılmazdır da aynı zamanda. Ama soyut hisleri de içinde barındırır." Sınıfın yüzündeki alaylı tavır gitmiş, şimdi yüzlerinde beni anlamaya çalıştıkları tuhaf ifadeler oluşmaya başlamıştı.
"Bize biraz daha açıklar mısın?" Nazım hocanın gözleri heyecanla parlamıştı ama nedenini anlayamıyordum.
"İnsan ölmek için yaşar. Yani somut bir gerçekliği yaşamak için... Fakat ölüm kaçınılmaz olan şeyse soyutluk ise bir o kadar elimizde olan seçimlerimize bağlı. Ölümü güzelleştirmek gerek." Gözlerindeki o parıltı hiç sönmedi. Hatta giderek büyüdü.
"Ölümü güzelleştirmek mi?" Onu onaylarcasına başımı sallamıştım.
"Nedenler... Bir ölüm yalnızca nedeni iyiyse güzel olabilir." Beni köşeye sıkıştırmak istercesine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ
Aksi***MİNİ GİRİŞ BÖLÜMÜNÜ KESİNLİKLE OKUYUNUZ. Ben içimdeki şeytanı öldürmüş bir zebaniydim belki ama o... O, şeytanın cennetten kovulmamış ilk hali gibiydi. Öylesine zarif, öylesine güzel, ve de öylesine yalan... Dudakları açıkta kalan boynuma küçük...