Yorumlarda geleceğe dair Spoiler yazmazsanız sevinirim. Lütfen başka okurlardan da Spoiler istemeyin. (Başka okurlara saygı duymamız açısından bu benim için oldukça önemli. Beni kırmayacağınızı biliyorum. ♥)
Bana İnstagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz. Orada aktif oluyorum ve sizlerle daha samimi bir ilişki kurabiliyorum. Oraya özel paylaşımlarımız var.
İnstagram : hilaleasar
Bölüm Şarkısı/-ları :
Lütfen Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın. Çok öptüüüm ♥
Keyifli Okumalar...
Bir fotoğraf karesinden ibaretti hayatlarımız. Birileri kadrajın dışından bizi izliyordu. Yüzümüzde sakladığımız tebessümlerimizin ardında onlarca yılın matemi vardı. Yasımız yansımıyordu dudaklarımıza. İnsanlar gördükleri tebessüme inanıyorlardı, ruhumuza değil.Bu sefer de bir fotoğraf karesinin içindeydim sanki. Yanımda elimi hiç bırakmayan acı vardı. Omuzumda tırnaklarını etime saplayan bir ölüm vardı. Ayaklarıma sarılıp başını dizlerime yaslamış bir yalnızlık vardı. Ve ben onca kalabalığın arasında yalnızlığın saçlarını okşuyordum. Bakışlarım yorgundu. Zihnim buna hazır olmadığımı söylüyordu ve yüzümdeki tebessüme inanmamı söylüyordu. Evet inanmak...
Yalana tutunmak.
Omuzumdaki tırnakları hissetmemek.
Elimi bırakmayan acıyı görmemek.
Dizlerime başını yaslamış yalnızlığı ötelemek.
Ellerim çıplak boğazıma doğru giderken o fotoğraf karesinde yıllarca yaşayacak bir ölü olduğumu düşünmeye başlıyordum. Nefes almak zordu.
"Sen..." kuruyan dudaklarımı istemsiz bir şekilde ısırırken hızlanan nefes alışverişlerimi kontrol altında tutmaya çalıştım. Savaş'ın gözlerindeki mutluluk yavaşça savaş meydanını terk ediyordu sanki. Yüzü acıyla kasıldı. Çenesi seğirdi ve bakışlarını benden uzak bir noktaya çevirdi. Bir günümüz bitmişti... Rüya gibi geçen o bir gün bitmişti ve benimle tekrar büyük bir oyun oynuyordu değil mi? Zihnim tekrar fısıldadı bana.
Yalana inanmak.
Bunun bir yalan olması mı iyiydi yoksa gerçek olması mıydı bilmiyorum. İki durum da beni öldürmeye yeterdi.
"Savaş..." Dilim tutulmuştu sanki, konuşamıyordum. Kolunu sırtımdan yavaşça çekerken salona boş bir bakış attı. O kadar kısık çıkmıştı ki sesim beni duymamıştı bile. Hala insanlar etraftaki masalarda kumar oynuyorlardı. Boynumdaki bir damarı şişmişti ve haddinden fazla gerginleşmişti. Yeşil gözleri siyah diyebileceğim kadar koyulaşmıştı.
"Yaman nerede?!" Bağırışı kumarhanedeki diğer insanların da dikkatini çekerken Savaş'ın yanına yaklaşan garson kadın hafifçe Savaş'ın kulağına doğru eğildi. Koyu kırmızı bir yelek elbise ve içine beyaz bir gömlek giymişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ
Aksiyon***MİNİ GİRİŞ BÖLÜMÜNÜ KESİNLİKLE OKUYUNUZ. Ben içimdeki şeytanı öldürmüş bir zebaniydim belki ama o... O, şeytanın cennetten kovulmamış ilk hali gibiydi. Öylesine zarif, öylesine güzel, ve de öylesine yalan... Dudakları açıkta kalan boynuma küçük...