Yorumlarda geleceğe dair Spoiler yazmazsanız sevinirim. Lütfen başka okurlardan da Spoiler istemeyin. (Başka okurlara saygı duymamız açısından bu benim için oldukça önemli. Beni kırmayacağınızı biliyorum. ♥)
Bana İnstagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz. Orada aktif oluyorum ve sizlerle daha samimi bir ilişki kurabiliyorum. Oraya özel paylaşımlarımız var.
İnstagram : hilaleasar
Bölüm Şarkısı/-ları :
Lütfen Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın. Çok öptüüüm ♥
Keyifli Okumalar...
"Bir haftadır ses seda yok demek ha?" Bakışlarımı üzerine bindiğim siyah atın yelelerinden çektim.
"Ses seda yok demedim. İletişime geçmiyoruz dedim, Avcı. Arada bir arabamın bakımı bahanesiyle gidiyorum. Orada oluyor genellikle." Sesim o kadar hissiz çıkıyordu ki kaşlarını çattı. İkimiz de çiftlikte ata binip dolaşmaya çıkmıştık. Sırtımızdaki tüfeklerin ağırlık yapmasını umursamadan saatlerdir av arıyorduk. Bindiğim atın yularını bir elime alırken boşta kalan elimde yelesini okşamaya başladım. Yumuşak gibi görüyordu fakat sert bir yapısı vardı.
"Avlanmayı sevmiyorum." Ona da kendime de bir şeyi itiraf etmek ister gibi fısıldarcasına konuşmuştum. "Çok vahşice geliyor." diyerek devam ettiğimde gülümsedi. Fakat altındaki kahverengi ata ufak bir hareket yaparak kişnemesine ve şaha kalkmasına neden olunca atımı geri çektim.
"Benim de haz aldığım söylenemez ama vahşi olan şey avlanmak değil Umay. İnsanlar... O yüzdendir ki hep söylüyorum sana. Avcı olabilmenin ilk kuralı her zaman av olabilmektir. Çünkü vahşi olabilmeyi yaşadığımız kadar temiz kalabilmenin de sırrı budur belki." Haklıydı. İnsanoğlu bir insanın başına gelebilecek en kötü şeydi. Ve tüm vahşilikten sıyrılmak adına av olmayı göze alıp içinde biriken kötü şeylere bir set çekmek de gerekiyordu.
Gözleri gökyüzünde bir noktaya kilitlenmiş gibi atını yavaşlatarak durdurdu. Ve atından inme gereği bile duymadan sırtından indirdiği tüfeği ellerinin arasına alarak nişan aldı. Hemen ardından bir el silah sesi duydum. Bir kuşun acı dolu bağırışı kulaklarıma dolarken gözlerimi kapatıp kısa bir an yas tutmak istedim. Ona Avcı dememdeki amaç yıllardır öldürdüğümüz hayvanları kendime hatırlatmaktı. Her ne kadar bundan nefret edersem edeyim inkar edilemez bir gerçek vardı.
Ben de Avcı'ydım. Defalarca kez avlanmaya çıkmıştım. Ve yine inkar ettiğim gizli bir gerçek daha vardı.
Avlanmak... Her ne kadar bunu sesli bir şekilde dile getirmeyi sevmesem de bana iyi geliyordu.
Bunu da hayvan avlarken fark etmemiştim elbet. O dört adamın kanı elime bulaştığında fark etmiştim. Bilmiyorum, belki de hoşlandığım şey avlanmak değil de intikam almış olmanın verdiği huzurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ
Aksiyon***MİNİ GİRİŞ BÖLÜMÜNÜ KESİNLİKLE OKUYUNUZ. Ben içimdeki şeytanı öldürmüş bir zebaniydim belki ama o... O, şeytanın cennetten kovulmamış ilk hali gibiydi. Öylesine zarif, öylesine güzel, ve de öylesine yalan... Dudakları açıkta kalan boynuma küçük...