Bölüm 44 : YÜZ YÜZE

2.6K 417 917
                                    

Yorumlarda geleceğe dair Spoiler yazmazsanız sevinirim. Lütfen başka okurlardan da Spoiler istemeyin. (Başka okurlara saygı duymamız açısından bu benim için oldukça önemli. Beni kırmayacağınızı biliyorum. ♥)

Bana İnstagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz. Orada aktif oluyorum ve sizlerle daha samimi bir ilişki kurabiliyorum. Oraya özel paylaşımlarımız var.

İnstagram : hilaleasar

Bölüm Şarkısı/-ları :

Lütfen Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın. Çok öptüüüm ♥

Keyifli Okumalar...

'Terazi kullanmayı bilmeli insan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


'Terazi kullanmayı bilmeli insan.' derdi babam yıllar önce. Küçücük aklımla ona bakar bu cümlenin derinliğini sorgulamaya çalışırdım içimde.

'Ama ben manav değilim ki!' diyerek yakındığımda ise gülmüştü. Bir akşam üstü yürüyüşündeyken olmuştu tüm bunlar. İzbe bir sokak arasına geldiğimizde köşe başındaki evden hiç tanımadığımız bir ailenin kavga gürültü sesini işitmiştik.

'İnsanın terazisi de vardır Umay.' dedi ve elimi bırakarak önümde diz çökmüş gözlerime bakmıştı. O zamanlar yüzü çok daha genç ve kırışıksızdı. Ela gözleri kahverengi saçlarına tezatla parlıyordu. Bir tedirginlik vardı yüzünde ama ben korkmayayım diye de gülümsemeye çalışıyordu.

'İnsanlar iyiyle kötünün karışımından ibarettir.' Gözlerim kocaman açılmış babamı dinlerken bir yandan arka taraftan gelen sesleri dinliyordum. Omuzlarımdan tutarak beni bir apartman girişine sakladı ve belindeki silahı bana göstermemeye özen göstererek çıkarttı.

'İnsan terazisini yanlış doldurduğunda bedelini canıyla ödeyebilir. İyiliğimiz kuraklık çekerken, kötülüğümüzü taşırmamak gerek.' O gün beni sakladığı noktadan ayrılmamam için tembih ederken yanımdan uzaklaştı. O an o sözlerin anlamını kavrayamayacağımı biliyordu belki ama o sözleri ömrüm boyunca unutmayacağımı da biliyordu. Bir gün öğrenecektim çünkü... Bir gün o anlamı yaşayacaktım... Polis sirenleri etrafta yankılanırken babamın gittiği noktada birkaç el silah sesi duymuştum. Bağırışlar arttı. Ve bir noktadan sonra tamamen sesler kesildiğinde babamın oradan tesadüfen geçmesi bir kadının hayatını kurtarmasına, bir adamın ise ölümüne neden olmuştu.

Tanımadığım üniformalı insanlar beni alıp bir polis arabasına yerleştirdiklerinde zihnimde sürekli babamın sözleri yankılanıyordu. Binadan çıktığında elindeki silahtan akan kan damlalarını görmüştüm ve bu benim babamın vurulduğunu gördüğüm ilk andı. Omzundan vurulmuştu. Onu izlediğimden tamamen habersiz bir şekilde karşısındaki adamla konuşuyordu. Yüzü hüzünlüydü, bedeni beni bıraktığı an kadar güçlü görünmüyor, ruhu bir azap eşiğindeymiş gibi yorgundu. Zaman ağır çekime girmiş ve teraziye dolan kan damlalarını hesaplar gibi babamın kolundan zemine damlayan kanını saymaya başlamıştım.

PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin