Dram is loading bebeklerim 😈 Bölüm sonundaki soruları cevaplarsanız sevinirim.
Asiye'ler yetimhaneye gideli iki gün olmuştu. Okulu bırakalı iki gün, okuldan kimse onlardan haber alamayalı iki gün... Doruk hayatının belki de en zor ikileminde kalalı iki gün, Asiye Doruk'u terk edeli iki gün, Doruk'un yaşamayı bıraktığı koskoca iki gün...
İlk gün, öğrendiği gerçeğin de etkisiyle virane bir halde her yerde Asiye'yi aradı Doruk. Tüm otellere, pansiyonlara, günlük kiralanan evlere baktı. Çok bir şey de değildi istediği. Sadece ona ağır gelen bu gerçeği Asiye'ye anlatmak, göğsünde ağlamak istiyordu.
Asiye'yi bulamadıkça deli oldu Doruk, deli oldukça kendini daha çok Asiye'yi aramaya verdi. Biliyordu çünkü ondan başka hiç kimsenin, hiçbir şeyin kendisine iyi gelmeyeceğini.
Gittiği yerlerde Asiye'yi bulamayınca bir ümit Asiye'yi aradı tekrar tekrar. Ama aldığı cevap hep aynı oldu. Yerlerini öğrenebilmek ümidiyle Oğulcan ve Aybike'yi defalarca aradı. Ama ikisi de Asiye'nin yerini söyleyemeyeceklerini söylemekten başka bir şey yapmadı.
İlk gün eve gece yarısı gittiğinde salonun ortasında geceliğinin üstüne giydiği sabahlığıyla bir elinde tuttuğu telefonunu diğerine vura vura volta atan annesini gördü.
Üzüntüsü yetmiyormuş gibi bir de suçlu hissediyordu şu an kendini. Annesini bu kadar meraklandırmaya hakkı yoktu. En azından bir mesaj atabilirdi. Ama o Asiye aramalarını reddettikçe annesinin aramalarını reddetmişti.
İfadesiz bir suratla annesine doğru adımladı. Arkası dönük Nebahat tekrar diğer tarafa adımlamak için döndüğünde salon kapısında gördüğü Doruk ile saatlerdir tuttuğu gözyaşlarını serbest bıraktı ve koşarak oğlunun boynuna sarıldı.
Yanaklarını öpüyor, boynunu kokluyordu. Çok korkmuştu oğluna bir şey oldu diye. Nebahat birkaç dakika sonra kendini geri çektiğinde Doruk'u elinden sürükleyerek arkadaki koltuğa oturttu ve ağladığı için boğuk çıkan sesiyle "Neredeydin oğlum? Aklım çıktı kaç saattir." dedi eliyle Doruk'un yanağını okşarken. Bir yandan gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ediyordu.
Doruk bir şey demeden kafasını annesinin göğsüne yasladı ve ağlamaya başladı. Nebahat endişeyle "Ne oldu oğlum? Neyin var?" deyince Doruk "Çok canım acıyor anne." dedi hıçkırıklarının arasından.
"Ne oldu annem? Kim üzdü seni bu kadar? Anlat hadi bana." "Gitti anne. Bana bir veda bile etmeden, bir açıklama bile yapmadan gitti. Her yerde," derken araya giren hıçkırığı böldü cümlesini. "Her yerde onu aradım sabahtan beri. Ama yoktu, gitmişti."
"Ben hiçbir şey anlamıyorum Doruk. Kim gitmiş?"
"Sevdiğim, sevgilim, hayatım dediğim kız... Gitti anne, gitti." "Kuzum benim," dedi Nebahat Doruk'un saçlarını öperek. "Gerçekten sevmiyormuş demek ki seni. Yoksa niye veda etmeden-"
"Seviyordu anne. En az benim onu sevdiğim kadar hem de. Hatta şu an olduğu yerde ağlamaktan uyuyamadığını da biliyorum adım gibi."
"Mecbur kalmıştır belki Doruk. Veda etmek zor geldiği için de böyle gitmiştir. Hı, olamaz mı?"
"Ama böyle ikimizin de canı daha fazla yanmaz mı?" dedi Doruk çocuksu bir masumiyetle kafasını kaldırıp annesine bakarken. Onun bu masum halleri Nebahat de ağlama isteği yaratırken "Yanar anneciğim, çok yanar canın. Anlattığın gibiyse onun da canı çok yanıyordur. Ama geçecek. İnan bana, tamam mı?" dedi.
"Iı, olmaz." dedi Doruk kafasını hızla iki yana sallayarak. "Olmaz anne, olmaz. Gidip bulacağım onu. Ne kadar sürerse sürsün, neye bedel olursa olsun bulacağım." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT GİBİ ✓
FanfictionAsDor hayali sahneler 🦋 💛💚 Omzunda hissettiği elle kolu yavaşlasa da durmadı. "Tamam Doruk, yeter." dedi Ömer durgun bir ses tonuyla. Doruk duymazdan gelmeyi tercih edince Ömer, Doruk'un umursamaz tavrına sinirlenerek "Ne yapıyorsun sen? Ha?" ded...