Selam, n'aber?
Aslında bölüm atmak gibi bir planım yoktu bugün için ama eski bölümleri okudum biraz ve özlediğimi fark ettim.
Belki bilenleriniz vardır, bir Twitter hesabı açtım ve tek bölümlük hikayeler paylaşıyorum bazen. Bu bölüm de orada yayınladıklarımdan, okumayanlar vardır belki diye atıyorum. Okuyanlar da yorum yaparsa sevinirim.
Beni Twitter'da takip ederseniz sevinirim, kullanıcı adım _amphitrite1
Bölümü severek yazdım, umarım siz de severek okursunuz.
İyi okumalar.
💛💚
Asiye pencerenin önünde oturmuş dışarıyı izlerken gördüğü kişiyle yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamayarak kalktı oturduğu yerden. Kapıyı açıp yalınayak dışarı koşmaya başladığında korkuyla arkasından koştu Kadir.
Arkasından “Asiye!” diye seslendiğinde onu duymuyormuş gibi koşmaya devam eden kardeşiyle hızlandı. Aralarında birkaç adımlık mesafe varken, yolun ortasında durdu Asiye allak bullak olmuş yüz ifadesiyle.
Elleri, karışık saçları arasına girerken, etrafına boş gözlerle bakan kardeşinin yanında durup kendine çekti onu ve kolları arasına aldı. “Abi, ben… Ben, Doruk’u gördüm ama kaybettim onu, nereye gittiğini görmedim. Bulamıyorum, sen gördün mü, nereye gitti?”
“Asiye…” Asiye ondan uzaklaşırken “Abi söylesene!” dedi. “Gördün mü onu, nereye gitti Doruk?”
Kardeşinin gözünden süzülen yaşlara silmek için dokunduğunda parmak uçlarına değen gözyaşlarının tenini yaktığını hissetti Kadir. “Asiye, abim biz kaybettik Doruk’u.” “Abi buluruz, daha az önce gördüm ben, uzaklaşmamıştır daha.” “Asiye…”
Asiye, abisini kolundan asılırken “Hadi abi,” dedi. “Gel arayalım Doruk’u, hadi.” Kadir, onun ağladığının bile farkında olmadan söylediği şeylere karşılık, kardeşinin yüzünü avuçları arasına aldı ve “Bir tanem,” dedi. “Doruk yok artık.”
“Yalan,” dedi Asiye kafasını iki yana sallayarak. “Yalan söylüyorsunuz bana.” İleri atılan Asiye’ye sardı Kadir, kollarını. “Abiciğim yok, gitti Doruk. Biz Doruk’u kaybettik. Bak kaç ay oldu, kabullen sen de artık.”
“Nasıl kabulleneyim abi? Gitmez ki Doruk, bırakmaz beni. Gittiyse bile geri gelecek. Geri gelecek, bırakmaz beni Doruk.” “Kurban olduğum yapma böyle, kendine cehennem etme hayatı. Biliyorum, onun yokluğuna alışmaktan korkuyorsun ama böyle her gün onu tekrar kaybediyorsun Asiye.”
Asiye bir şey demek için dudaklarını aralamışken, yanlarından geçen arabayla çığlık atarak kulaklarına kapattı ellerini. O, olduğu yere çöküp ağlarken, yere çömelip kendine çekti Kadir, Asiye’yi. Onu göğsüne yaslarken ise daha önce defalarca dinlediği olayı hiç bilmiyormuş gibi anlatmasını bekledi.
“Biz… Biz sizin yanınıza geliyorduk abi, evlenme teklif etmişti bana, onu söyleyecektik. Öyle heyecanlıydı ki, sanki cevabımı bilmiyormuş gibiydi. Evet, dedim, tüm kalbimle evet. Ömer ile dalga geçeceğim, demişti. Kızmıştım ben, uğraşma kardeşimle, demiştim. Sonra…” Kardeşine baktığında donuk yüz ifadesi korkmasına sebep olunca hafifçe sarstı onu ama yine de çekemedi dikkatini.
“Işık vardı abi, çok ışık. Çok ışık abi, çok fazla… Doruk… Benim üstüme kapandı o, beni korumak istedi. Ama ben koruyamadım onu, koruyamadım abi. Uyandığımda Doruk’un başı, omzuma yaslıydı yine. Kan vardı, çok kan… Yüzü… Yaraydı, yara olmuştu her yeri. Ben öpemedim yaralarını, acısını dindiremedim. Dokundum yüzüne, yaralarını sevdim. O, beni yaralarımla sevmişti abi, ben de onun yaralarını sevdim. Ama merhem olamadım acılarına, iyileşemedi. Uyan Doruk, dedim uyanmadı. Ağladım abi, çok ağladım. Benim ağlamama dayanamazdı o, ne olursa olsun silerdi gözyaşlarımı ama silmedi abi, silemedi. Gitti Doruk, ben koruyamadım onu. Beni korumak isterken gitti sevgilim, ben yaralanmayayım, korkmayayım diye…”
“Eğer… Eğer öyle yapmasaydı belki de ben ölecektim. Ben ölecektim ama o yaşardı o zaman abi, neden o öldü ki?” “ASİYE!” dedi Kadir, onu girdiği şoktan çıkarmak için. Sıçrayarak kendisine dönen kardeşinin yüzünü avuçları arasına aldı ve gözyaşlarını sildi.
“Abim, Doruk seni korumak için değil, uğruna yaşadığı tek şeyi korumak için verdi canını. Şimdi sen böyle diyerek ona ihanet ediyorsun. Senin gözyaşların, onun kanatlarını eritiyor. Yapma böyle, hepimizi mahvediyorsun böyle.”
“Abi,” dedi Asiye titreyen sesiyle. “Ben Doruk’u çok özledim.” Ona ne diyeceğini bilemeyerek bakarken, “Çok özledim ben onu.” diye devam etti Asiye. “Geri gelsin abi, yalvarırım geri gelsin. Bir şey yap, ne olur bir şey yap. Ben… Ben dayanamıyorum artık, o yokken aldığım her nefes içimi deliyor. Ben onsuz her an eksiliyorum abi, ben onsuz yaşayamıyorum.”
“O da seni çok özlüyor ama görüyor uzaktan, bu halini görüp üzülüyor o da.” “Üzülüyor mudur?” “Üzülüyordur.” “Üzülme sevgilim.” dedi çaresizce. “Üzülme, yalvarırım. Senin canın yanarsa ben azabı yaşarım, üzülme sen hiç.”
“O zaman önce sen mutlu olacaksın, o seni sana emanet etti. Seni böyle görmek istemezdi, o yüzden önce sen iyi olacaksın.” Hafifçe kafa sallarken “İyi olacağım,” dedi Asiye. “İyi olacağım Doruk, iyi olacağım. Ne olur, yalvarırım sen de iyi ol.”
Kadir, oturduğu yerden kalktıktan sonra sağ kolunu Asiye’nin dizlerinin altından geçirdikten sonra diğer kolunu sırtına yasladı ve kucağına aldı kardeşini. Asiye, onun göğsüne sığınırken, aynı duayı kaçıncı kez ettiğini bilmeden geçirdi içinden dudaklarına yuva yapan dileğini ve rüyasında Doruk’a kavuşmanın hayaliyle uykuya teslim oldu.
💛💚
Nasıl buldunuz bölümü?
Bölümler için bir düzen belirlemedim ama sık olmasa da gelmeye devam edecek.
Bölümde sizi etkileyen, hoşunuza giden sahne ya da replik varsa buraya bırakmanızı istiyorum.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT GİBİ ✓
FanfictionAsDor hayali sahneler 🦋 💛💚 Omzunda hissettiği elle kolu yavaşlasa da durmadı. "Tamam Doruk, yeter." dedi Ömer durgun bir ses tonuyla. Doruk duymazdan gelmeyi tercih edince Ömer, Doruk'un umursamaz tavrına sinirlenerek "Ne yapıyorsun sen? Ha?" ded...