114K ÖZEL

1.5K 90 372
                                    

Selam, nasılsınız?

Yani sabahtan beri wattpad hata verdiği için ne kadar uğraşsam da bölümü atamadım, cidden sinirden ağlamak üzereyim. 

Serinin son bölümü, bayağı bir sürprizli oldu bence. Umarım siz de beğenirsiniz. İyi okumalar.

🥺💔

Çalan telefonun sesini duyunca göğsünde uyuyan Asiye'ye baktı Doruk. Komodinin üstündeki telefonunu eline aldığında annesinin aradığını görünce oflayarak kafasını yatak başlığına dayadı. Kargaşanın içinde ona haber vermeyi bile unutmuştu.

Aramayı sessize aldıktan sonra yavaşça Asiye'nin kafasını göğsünden kaldırdı ve yastığın üstüne bıraktı. Telefonunu eline aldıktan sonra sessizce odadan çıktı ve kapıyı aralık bırakıp salona geçti. Tuş kilidini açtıktan sonra annesinin numarasının üstüne tıklayıp kulağına koydu telefonu ve beklemeye başladı. Melisa söylemiş miydi acaba?

"Oğlum, nasılsınız anneciğim?" diyen sesini duyunca yaşadıkları onca şeyin üstüne annesine sarılıp ağlamak geldi içinden. Sessiz kalırken "Doruk, orada mısın oğlum?" diyen annesine "Buradayım, buradayım anne." diye cevap verdi. "Sen iyi misin? Sesin kötü geliyor."

Sıkıntıyla bir nefes verdikten sonra "İyi olmaya çalışıyorum anne, yorgunum biraz." dedi. Annesi şehir dışındaydı ve aniden söyleyip yüreğine indirmek istemiyordu. "İyi, iyi. Asiye nasıl? Torunum nasıl?" dedikten sonra Doruk yutkunurken annesi "Doruk buradan Umut'a o kadar güzel şeyler aldım ki, görmen lazım." deyince kendine hakim olamayarak gözyaşlarını akıtmaya başladı.

Nebahat, oğlunun ağladığını duyunca telaşlı sesiyle "Doruk, ne oldu anneciğim? Bak korkutma beni." dedi. İç çekişlerinin arasından "Anne, biz Umut'u kaybettik." diye cevap verdi Doruk ona. "Ne? Ne diyorsun oğlum sen? Ne demek, kaybettik?" "Yok anne, benim oğlum yok artık."

"Ne zaman oldu?" derken annesinin sesinin titrediğini duydu Doruk. Cevap verecek gücü kendinde bulamazken "Cevap versene oğlum, ne zaman oldu? Benim neden haberim yok?" deyince "Ben geçen gün iş için şehir dışına çıktım, o gece, sabaha karşı olmuş." diye cevap verdi.

"Bana neden haber vermediniz? Asiye'nin anne şefkatine, sarılıp sarmalanmaya ihtiyacı vardır şimdi. Neden annesiz bıraktınız onu?" "Anne, Asiye çok kötüydü. Aklım yerinde değildi, Melisa haber verdi sanıyordum ben."

"B-ben geliyorum, ben duramam burada. Sizin yanınızda olmam lazım. Burada böyle duramam ben." "Anne," derken "Doruk?" diyen Asiye'ye çevirdi bakışlarını. Islak gözleri buluşurken "Anne, Asiye uyandı şimdi. Sonra ararım ben seni, haberleşiriz." dedi. "Tamam oğlum, geliyorum zaten ben."

Doruk bir şey demeden telefonu kapattıktan sonra "Güzelim?" dedi. Ayağa kalkıp onu kolları arasına alırken Asiye'nin kafasını göğsüne yerleştirmesiyle gözleri doldu yeniden. Annesi haklıydı, Asiye'nin anne şefkatine ihtiyacı vardı. Ama onun kendisinden başka sığınacak kimsesi yoktu.

Kendinden uzaklaştırıp yüzünü avuçları arasına alırken "Sen geç otur, ben çorba yapayım sana." dedi. Asiye onu kafasını iki yana sallayıp "Canım hiçbir şey istemiyor." diyerek reddedince "Asiye, olmaz öyle. Bak, ilaç kullanman lazım. Aç karnına olmaz." dedi. "Hadi sen geç, otur. Şimdilik birlikte idare edelim. Akşama bizimkiler gelecek zaten yanımıza."

"Gelmesinler, kimseyi istemiyorum Doruk. Gelmesin kimse. Bana acıyan gözlerle bakmasınlar, istemiyorum." "Bir tanem, kimse acıyan gözlerle bakmıyor sana. Sadece yanımızda olmak istiyorlar." Asiye bir süre bakışlarını yere indirip sessiz kaldıktan sonra "Doruk, beni anneme götürür müsün?" dedi ağlamaklı sesiyle.

HAYAT GİBİ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin