"Hayat Gibi" unutulmuş diye duydum, bir yoklayayım dedim. Unuttunuz mu bizi?
Çok uzun zaman oldu ve gerçekten şu an özlemimi anlatacak bir şey bulamıyorum. "Hayat Gibi" benim için hep özel, hep çok özel ve diğerlerinden biraz daha farklı. Yokluğunu çok hissettim. Sürekli elim bir şeyler yazmaya gitti ama bir süre sonra tekrara düştüğümü fark edince ara vermemin daha doğru olacağına karar verdim.
Öncelikle bekleyen ve yanımda olan herkese teşekkür ederim, iyi ki varsınız.
Bu bölümde tekrar düştüm mü, bilmiyorum ama düşmediğimi düşünüyorum. (Bu ne yaman çelişki dsgfsdhg) Severek yazdım, umarım severek okursunuz.
İyi okumalar.
💛💚
Asiye ve Doruk ellerindeki poşetlerle arabadan indiklerinde eli dolu olmasına rağmen bahçe kapısını açıp önce Asiye'nin geçmesi için bekledi Doruk. Kendisine gülümseyerek içeri geçen Asiye'nin ardından bahçeye girdi o da.
Attıkları her adımda kulaklarına dolan çocuk sesi artarken yüzlerindeki gülümseme de büyüyordu eş zamanlı olarak. Bahçenin neredeyse ortasına geldiklerinde güler yüzlü bir kadın çıktı karşılarına ve "Asiye Hanım ve Doruk Bey, değil mi?" dedi. Kadına onaylayarak cevap verdikten sonra "Biz biraz çocuklarla vakit geçirmek istiyoruz." dedi Asiye. "Tabi, arka bahçede oyun oynuyorlar."
Arka bahçeye giden köşeyi döndüklerinde gördükleri yaklaşık 30 çocuk, gülümsemelerine sebep oldu. Çok güzeldi hepsi, keşke hepsi sonsuz bir sevgiyle büyüyebilselerdi.
Önüne oturan arkadaşının saçlarını örmeye çalışan küçük kızın yanına oturduktan sonra "Yardım etmemi ister misin?" dediğinde birkaç saniye ona baktıktan sonra gülümseyerek kafa salladı kız. Asiye önündeki kızın sarı saçlarını örmeye başlarken "Benim adım Asiye, sizinki ne?" diye sordu. "Benim adım Meryem." "Yonca benimki de." "Ne güzelmiş isimleriniz, aynı sizin gibi."
O örgüsünü bitirmek üzereyken duyduğu sese döndüğünde yere düşen küçük bir çocuğu görünce oturduğu yerden kalkmak için bir hareket yapmıştı ki Doruk'un hızlıca çocuğun önüne diz çöktüğünü gördü.
Yerde oturan kızı ayağa kaldırıp üstünü sirkeledikten sonra avuçlarını açıp kontrol etti. Bir şeyi olmadığını görünce avuç içine bir öpücük bırakmıştı ki küçük kızın ağladığını fark etti.
Telaşa kapılırken "Neren acıdı güzelim, gidip ilaç sürelim mi, ister misin?" dediğinde kafasını iki yana salladı kız ve "Ben ondan ağlamıyorum ki." dedi. "Neden ağlıyorsun?"
Birkaç kez iç çektikten sonra ağlamasını birkaç kez cümlelerini bölse de "Siz de mi arkadaşlarımdan birini götüreceksiniz?" deyince gözlerinin yandığını hissetmeye başladı Asiye. Bu çocukların normal zamanlarda kimsenin aklına gelmemesi çok acıydı. Küçük bir çocuğun sevgi görünce ağlamaya başlaması, sadece menfaat için sevgi görmesi çok üzücüydü. "Bizi seven herkes, giderken arkadaşlarımdan birini götürdü. Ne olur siz de götürmeyin, ben çok seviyorum arkadaşlarımı."
Küçük kızın ağlayarak tamamladığı cümlesi ile kollarını ona sardı Doruk. Dolu gözlerine rağmen gülümseyerek kızın saçlarını severken "Hayır," dedi. "Biz sadece sizinle arkadaş olmak için geldik. Sizi birbirinizden ayırmayacağız."
"Gerçekten mi?" "Gerçekten tabi. Hem birlikte oyun oynarız hem de arkadaş oluruz diye geldik." dedi. Her ne kadar istese de engel olamayacağı bir durumdu bu. Evlat edilen çocuklar, daha iyi bir yaşam için giderken, geride kalanları her seferinde ayrılık hüznü sarıyordu. Küçücük yaşına rağmen kaç veda görmüştü acaba bu kız çocuğu?
Bunları düşünülen aklına gelen şeyle yüzüne bir gülümseme yayılırken kıza yaklaştı ve kulağına "Hem biliyor musun, Asiye ablan hamile." diye fısıldadı.
Neredeyse 6 yıldır evliydi Asiye ve Doruk. İlk başta kendileri istemese de 4 senedir bir bebekleri olması için uğraşıyorlardı. Bebekleri ise gelmek için belki de en doğru zamanı seçmişti. Çünkü tam vazgeçmek üzereyken almışlardı haberini.
İkisi de hiçbir zaman anlayamamıştı dünyanın dört bir yanında evlat hasreti çeken insanlar varken, insanların çocuklarından vazgeçişini. O yüzden senelerdir olduğu gibi şimdi dört gözle bebeklerini beklerken de kimsesizliğe mahkum edilen çocukların yanındalardı.
Bakışlarını Asiye'ye çevirdiğinde yanındaki çocuklarla oynadığını görünce gülümsemesi genişledi, çok iyi bir anne olacaktı o. Peki ya kendisi? O iyi bir baba olabilecek miydi? Birlikte kurdukları hayallerin sonunda dolu gözleriyle iç çekerek onun mükemmel bir baba olacağını söyleyen Asiye haklı mıydı?
İyi bir baba mı olurdu, bilmiyordu. Tek bildiği şey bebeklerini çok sevdiği ve hep çok seveceğiydi. Sevgisini hissettirmek için gerekirse kalbini önüne koyar, ömrünü yoluna sererdi.
İyi bir baba olur muydu, bilmiyordu, belki de asla olamazdı ama bebeğine ninniler söyler, kucağında uyuturdu. Onunla oyunlar oynar, masal anlatırdı. İyi bir baba olur muydu bunları yaparsa, bilmiyordu. Bildiği tek şey bebeklerini bu dünyadaki her şeyden çok seveceğiydi, yani Asiye'sini sevdiği gibi, ona bürünmeden ama onsuz olmayarak.
💛💚
Nasıl buldunuz bölümü?
AsDor dramı yazmaktan asla vazgeçmeyeceğim hashashah bulduğum ilk fırsatta yeni hastalıklar, yeni dramlar, yeni kurgularla geri geleceğim.
Küçük kızın sevgi gördüğü ilk anda içlerinden birinin gideceğini düşünmesine içerledim açıkçası. Keşke her çocuk hak ettiği sevgiyi hissedebilse.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT GİBİ ✓
FanfictionAsDor hayali sahneler 🦋 💛💚 Omzunda hissettiği elle kolu yavaşlasa da durmadı. "Tamam Doruk, yeter." dedi Ömer durgun bir ses tonuyla. Doruk duymazdan gelmeyi tercih edince Ömer, Doruk'un umursamaz tavrına sinirlenerek "Ne yapıyorsun sen? Ha?" ded...