Selam, nasılsınız?
Bölüm geç kaldı ve alıştığınız bölümlerden biraz kısa ama bu hafta bol bol sizinle olarak telafi edeceğim.
Yine bölümde görmediğimiz sahneleri yazmaya çalıştım. Doruk'un edebi kişiliği ile tanışacaksınız kısacası. 😂😂
Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.
💛💚
"Evet," dedi Doruk neşeli sesiyle. "Önden buyurun prensesim." Asiye ona gülerek yürümeye başladıktan sonra peşine takıldı Doruk da. Yan yana yürürlerken "Asiye?" dediğinde adımlarını durdurmasa da yavaşlatırken "Efendim?" dedi Asiye. "Nasılsın?"
Duyduğu soru ile buruk bir tebessüm yayıldı en çok gülmenin yakıştığı güzel yüzüne. 1 haftadır bu soruyu yanındaki adamdan başka kimse sormamıştı ona. Sanki ölen onun da abisi değilmiş, onun da canı yanmıyormuş gibi davranıyordu herkes.
Ömer kafasına koymuştu bir kere, bulacaktı abisini onlardan koparanları. Asiye'nin de en çok istediği şeydi bu ama zaten sorumlulukları artmışken kendini gerçek hayattan soyutlayıp sadece buna odaklanması yıpratıyordu genç ruhunu. Emel daha çok küçüktü zaten, korkuyordu onlara da bir şey olur diye.
Ama çevresindeki diğer herkes güçlü duruşuna aldanıp arkasındaki yaralı, küçük kız çocuğuna gözlerini yummuş, sırtını çevirmişti. Oysaki o küçük kız, sırtını arkasındaki çatlak duvara dayamış, çatlaktan sırtına esen rüzgara rağmen dizlerini kendisine çekmiş ağlıyordu. İhtiyacı vardı; birinin onu da görmesine, onu fark etmesine, sarılmasına, gözyaşlarını silmesine, geçmeyeceğini bile bile "Geçecek." demesine ihtiyacı vardı. Aslında belki de tek ihtiyacı olan inanmaktı; başarabileceğine, yeniden ayağa kalkabileceğine inanmak.
Adımlarının durmasına eş zamanlı yanında yürüyen Doruk'un da adımları dururken ona döndü. Gördüğü yüzü ile yüzündeki buruk tebessüm yerini gerçeğine bırakırken "İyiyim." diye cevap verdi sorusuna. O kaşlarını çatarken dikkatle baktığı yüzündeki her bir kasın gerilişini izledi sanki. Bu sefer önceki sorusu yerini "Emin misin?" sorusuyla değiştirirken "Değilim." dedi. "Emin de değilim, iyi de değilim. Ama olacağım, iyi olacağım. Doruk, ben kardeşlerim için güçlü olmak zorundayım. Eğer ben de yıkılırsam bizi tutacak kimse kalmaz."
Kafasını hafif bir açıyla yukarı kaldırdıktan sonra içindeki nefesi dışarı verdi Doruk. "Ben varım Asiye." dedi sonra. "Eğer yorulursan, dinlenmek istersen ya da ne bileyim en ufak bir can sıkıntında ben varım. Senin için hep var olacağım." Asiye, gözlerinin dolmasına engel olamazken "Sağ ol Doruk," dedi. "İyi ki varsın."
Sevdiği kız her ne kadar saklamaya çalışsa da gözlerindeki kederi, kaygıyı gördü Doruk. Kaybetmekten, yetememekten korkuyordu. Maskeliyordu korkularını ama yok edemiyordu. "E hadi ama," dedi duygusallığını bir nebze dağıtmak için. "Küçük prenses bizi bekliyordur."
Asiye gülümsedikten sonra tekrar yürümeye başlayınca arkasından bir iç çekti Doruk. Onun acısıyla boy ölçüşemezdi elbette ama o da kardeşini geride bırakmıştı. Gördüğünde sanki ruhunu kaybetmiş gibiydi Melisa; gülmüyordu, konuşmuyordu, yemiyordu. Sarıldığında hissettiği sıcak nefesi olmasa kardeşinin aldığı nefesten şüphe edecekti neredeyse, Melisa yaşamıyordu. Eskisi gibi kelebekler uçmuyordu bakışlarında, ya da cıvıl cıvıl konuşmuyordu onunla. Sadece boş bakışlarla karşısındaki duvarı izleyen kardeşi yok gibiydi, varlığı sadece dünyanın üzerinde kapladığı hacim kadardı sanki, içi boşaltılmıştı kardeşinin.
Kardeşi yoktu artık yanında, saçlarının kokusunda avunamayacaktı. Bir tek Asiye kalmıştı sığınabileceği. Onun melisa kokulu küçük kardeşi kendisinden kilometrelerce uzakta acı çekiyordu ve elinden hiçbir şey gelmiyordu. İçinden kardeşinin yanında olamadığı için kendine lanet ederken buldu kendini düşünceleri arasında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT GİBİ ✓
FanfictionAsDor hayali sahneler 🦋 💛💚 Omzunda hissettiği elle kolu yavaşlasa da durmadı. "Tamam Doruk, yeter." dedi Ömer durgun bir ses tonuyla. Doruk duymazdan gelmeyi tercih edince Ömer, Doruk'un umursamaz tavrına sinirlenerek "Ne yapıyorsun sen? Ha?" ded...