Selam, n'aber?
İyi geceler, bir çoğunuz için günaydın. Geç bir saatte geldik bu sefer ama buraları çok boşladım sanırım. Bölümü yazmışken bekletmek istemedim.
Yazarken beni zorlayan bir bölüm oldu. Uzun zaman sonra ilk defa bir bölümü yazarken kendimi ağlamaklı hissettim. Benim için özel, o yüzden okuyan herkesten bir yorumla da olsa düşüncelerini belirtmelerini istiyorum.
Ben severek yazdım, umarım siz de severek okursunuz.
İyi okumalar.
💛💚Asiye elindeki tıraş makinesini Doruk'un eline tutuştururken yüzüne bir gülümseme kondurmaya çalıştı, yüzüne bakan Doruk ise bunun yalancı bir gülüş olduğunun farkındaydı.
"Hadi!" dedi Asiye neşeli tutmakta güçlük çektiği sesiyle. "Asiye," dedi Doruk sesi titrerken. "Benden ne istediğinin farkında mısın sen?" "Farkındayım ve en güçlü yanım sen olduğun için senden istiyorum bunu, bunu sadece sen yaparsan yanmaz canım."
"Asiye..." "Doruk," dedi Asiye pes ettiğini belli eden bir ses tonuyla. "Ben çok yoruldum, anlıyor musun? Kullanmak zorunda olduğum ilaçlardan, görmek zorunda olduğum kemoterapilerden, kemoterapiler yüzünden saçlarımın dökülmesinden... Doruk, ben çok yoruldum. Saçlarım... Oynamaya, bakmaya doyamazdım ben onlara ama nefes aldığım her an, biraz daha saçım eksiliyor ve ben her seferinde aynı acıyı hissediyorum. Ne olur kurtar beni bundan."
"Saçlarından vazgeçmeyi isteyecek kadar çok mu yanıyor canın?" "Çok, anlatamayacağım kadar çok."
Onu kendine çekip saçlarına arka arkaya birkaç öpücük bıraktı Doruk. Kollarını ona sımsıkı sararken derin birkaç nefes doldurdu içine ve kokusunu doldurdu ciğerlerine. O an, kokusu sonsuza kadar içinde kalsın diye nefes alıp vermeyi bırakmak istedi.
Tıraş makinesini titreyen elleriyle Asiye'den aldıktan sonra birkaç saniye bekledi ve yine titreyen elleriyle çalıştırdı makineyi. Derin bir nefes verdikten sonra vazgeçmemek için hızlı bir şekilde Asiye'nin saçlarına daldırdı elindeki makineyi.
Her hareketinde sevdiği kadının çok sevdiği saçları fayanslara örtü olurken, onlarla birlikte düştü gözyaşları. Bir ara vazgeçecek gibi hissetti, ağır geldi bu anı yaşamak. Bakışlarını karşılarında asılı duran aynaya çevirdiğinde Asiye'nin kapalı gözleriyle durduğunu gördü. Sımsıkı kapalıydı gözleri, sanki saçlarının gidişini görmekti en büyük korkusu ve buna seyirci olmayı reddediyordu. Gözünden sessizce akıtmaya çalışıyordu her bir yaşı, dişleri dudaklarına geçmiş, hapsediyordu hıçkırıklarını.
Elindeki makineyi kapattıktan sonra kafasını eğdi ve gözyaşlarıyla ıslanan dudaklarını bastırarak bir öpücük bıraktı Asiye'nin omzunun üstüne.
Kolları arasında duran, günden güne zayıflayan bedeni, aldığı nefesle sarsıldı kollarının arasında. Asiye, başını onun omzuna yasladıktan sonra "Teşekkür ederim." dedi. "Sana bunu yaşattığım için de özür dilerim. Biliyorum, hayatın boyunca hatırlamak istemediğin bir gün olacak bugün. Özür dilerim."
"Saçlarını tekrar taradığım, ördüğüm, onlarla oynadığım gün... O gün... O gün her şey geçecek Asiye. Söz veriyorum, geçecek." "O gün gelecek mi sevgilim?" "Gelecek inci tanem, sen buna inan sadece, olur mu?"
Kısık sesle bir şarkı mırıldanmaya başladı Asiye, onun sözleri üzerine. "Sabret, sabret inci tanem. Bekle beni, döneceğim mutlaka."
Doruk, onun az önce saçlarla örtülü duran görüntüsünün şimdiki haline bakarken kalbinin ezildiğini hissetti ve gözlerini kapatarak bir öpücük bıraktı şakağına.
Asiye aynadaki görüntüsüne bakarak "Saçlarım gidince benden geriye pek bir şey kalmadı sanki, ha?" deyince burnunun direği sızladı. Onu kendine çevirip yüzünü avuçları arasına alırken "Çok güzelsin." dedi. "Hâlâ çok güzelsin Asiye, hep çok güzelsin, hep en güzel sensin. O kadar güzelsin ki kalbim eziliyor karşında."
Asiye'nin gözünden düşen yaşı sildikten sonra eli az önce bıraktığı tıraş makinesine gitti. Onun elleri arasına tutuştururken "Sıra sende." dedi kendini gülümsemeye zorlayarak.
Kafasını iki yana sallayarak onu reddetti Asiye. Gözyaşlarına hıçkırıkları karışırken "Olmaz." dedi. "Olmaz Doruk. Sen... Sen çok seviyorsun saçlarını, nasıl alayım onları senden?"
"Seni daha çok seviyorum ve kendini hiçbir konuda yalnız hissetmeni istemiyorum. Asiye lütfen. Ben sen istedin diye kendi hayat damarlarımı kestim az önce, lütfen geri çevirme bu isteğimi."
"Doruk..." "Asiye." dedi kararlı bir şekilde. "Sen yapmazsan ben yapacağım." Onu ufak bir kafa hareketiyle onayladıktan sonra avuç içini yanağına yasladı Asiye ve uzun bir öpücük bıraktı. Sanki hayattan uzaklaştığı her saniyeyi orada telafi ediyor gibiydi.
Doruk, önünde dizleri üzerine çökünce çalıştırdığı tıraş makinesi ile kesti saçlarını, her bir teline bedel bin gözyaşı akıtarak. En sonunda önüne diz çöktü ve boynuna doladı kollarını. "Özür dilerim." dedi hıçkırıkları cümlesinin arasına yuva yaparken. "Doruk, ben çok özür dilerim."
"Dileme. Sen sadece bana verdiğin sözü tutmak için çabala, bu yolun sonunda o hastaneden birlikte ve mutlu çıkacağız, unutma." "Ya çıkamazsak?" "Öyle bir ihtimal yok, ben düşünmüyorum, sen de düşünme." "Öyle bir ihtimal var Doruk, bunu sen de biliyorsun." "Benim için sensiz bir hayatın ihtimali yok Asiye, her yolu birlikte yürüyeceğiz."
💛💚Uyuyan Asiye'nin yüzünde gezdirdi Doruk elini. Eğilip başına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra sessiz olmak için çaba harcayarak çıktı odadan ve yavaş adımlarla banyoya geldi.
Asiye'nin yerde duran saçlarına bakarken gözünden bir damla yaş düşse de hızlıca silerek toparladı kendini ve topladı saçlarını. Dolabındaki çekmecelerin el altına, küçük bir bez çanta içinde koyarken "Söz veriyorum," dedi. "Bir gün bunları düşünüp üzülmeyeceksin."
💛💚Nasıl buldunuz bölümü?
Ben çok severek yazdım açıkçası, umarım siz de sevmişsinizdir.
Ne düşünüyorsunuz seri hakkında, bundan sonra ne olacak, Asiye iyileşecek mi sizce?
Sizlerden gelen geri dönüşler beni çok mutlu ediyor, elimden geldiğince kısa sürede yazmaya çalışacağım istediğiniz bölümleri. Onlar için de ayrıca teşekkür ederim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT GİBİ ✓
FanfictionAsDor hayali sahneler 🦋 💛💚 Omzunda hissettiği elle kolu yavaşlasa da durmadı. "Tamam Doruk, yeter." dedi Ömer durgun bir ses tonuyla. Doruk duymazdan gelmeyi tercih edince Ömer, Doruk'un umursamaz tavrına sinirlenerek "Ne yapıyorsun sen? Ha?" ded...