Karaca o pozisyonda ne kadar durduğuna emin değildi, ama yağmur durmadan yağmaya devam ediyordu. Kapının çalmasıyla irkilerek yerinden kalktı ve kapıya doğru yürüdü. Hiçbir ışığı açmadığı için kapkaranlık olmuştu ev, ancak kapıyı açtığında dışarıdan gelen ışıkla kimin durduğunu görebildi.
"Kızlar nerede?" dedi hızla Azer'in arkasına bakıp. Adam yağmurda daha fazla durmak istemiyormuş gibi Karaca'nın yanından geçip içeri girince, şaşkınlıkla dikilmeyi bırakıp arkasından kapıyı kapattı kadın.
"Kızlar nerede?"
"Anam bakıyor onlara." dedi Azer ve salonun büyük ışığını açmak yerine kenarda duran abajuru açtı. Sarı, sıcak bir ışık etrafa yayılırken bakışlarını kadının yüzünde gezdirdi. Surat ifadesi yumuşarken, Karaca konuşmasına izin vermek istemedi.
"Haftasonları kızlar seninle. Seni özlüyorlar zaten, niye annene bıraktın?" dedi adamın gözlerine bakıp. Ağladığını Azer muhakkak fark etmişti, ama bunu konuşmak istemiyordu.
"Kızlar sadece beni özlemiyorlar Karaca." dedi Azer yavaşça. Karaca, adamın ne demek istediğini anlayınca derin bir nefes aldı. Duyduğu şey komik olmasa da, sinirle gülmesine engel olamadı.
"Beni kontrole geldiysen, boşuna zahmet etmişsin. İyiyim ben. Hadi Azer, git artık." dedi eliyle kapıyı gösterip. Adamın direnmeden çıkmasını bekliyordu, ama Azer kafasını iki yana salladı.
"Bizi özlüyorlar. Aile olduğumuz o günleri özlüyorlar... Bendeyken de sorup duruyorlar annem niye gelmedi, diye. Bu yaptığının onları ne kadar hırpaladığını görmüyor musun?"
Karaca zaten yorgundu, uzun bir süredir yemek yememişti ve o kadar ağlamak iyice uykusunu getirmişti. Ama bütün bunlara rağmen, Azer'in kurduğu cümleyle öfkelendi. Evi başına yıkacak kadar hem de.
"Benim yaptıklarım, öyle mi? Ben mi bitirdim bizi?" dedi hayretle adama bakıp. Azer kendinden gayet emin bir şekilde kafasını sallayınca, tekrar sinirle gülmeye başladı.
"Bunu tekrar yapmana izin vermeyeceğim, Azer. Çık dışarı. Git. Yalvarıyorum git." dedi nefesini düzenlemeye çalışırken. Azer bir dakika daha burada kalırsa kendini kaybedeceğine emindi, ama Azer gitmek yerine ona doğru bir adım attı.
"Konuşmak istiyorum-"
"Ama ben istemiyorum!"
Karaca en sonunda avazı çıktığı kadar bağırınca, bunu beklemiyormuş gibi irkildi Azer.
"Bir ömür boyu mutlu edecektin beni, el üstünde tutacaktın... Öyle demiştin değil mi? O sözler evlenene kadardı demek ki. Bak Azer, benim sana söyleyecek bir lafım kalmadı. Çık dışarı."
Karaca her cümlesinde daha da sinirlenirken elini açık saçlarına geçirdi ve derin bir nefes aldı.
"Bazı hatalar yaptım, biliyorum." dediğinde eliyle üzerindeki v yaka tişörtün yakalarını açtı Karaca. Sol omzunun üzerinde duran kurşun izi, odayı aydınlatan loş ışığa rağmen belli oluyordu.
"Bazı hatalar, öyle mi? Bu kurşun bana gelmeseydi, kızlarımıza gelecekti Azer! Sen ne anlatıyorsun bana?"
Sesi bütün evde yankılanırken Azer iki elini suratına götürüp yüzünü ovuşturdu. Karaca kocasını iyi tanıyordu, bu yüzden Azer'in özür dilemesine fırsat vermeden tekrar konuştu.
"Yaptığın işten dolayı hiç suçlamadım seni, bir kere bile. Ben vuruldum diye de değil bu öfkem onu da bil. Kızlarımızı korurken vuruldum diye."
Azer ellerini yüzünden çekip tekrar ona baktığında, adamın gözleri de yaşlarla parlıyordu.
"Bana söz vermiştin. Kızlar doğunca bu işi bırakacağını söylemiştin." dedi Karaca fısıldayarak.