Dayanamadım, bu bölümü de attım. Umarım geldiğine memnun olmuşsunuzdur.
Aman aman +18 bölüm geldi, aniden gelişen halvet geldi :)
Eve gelir gelmez Azer hışımla odasına çıkmış, Yılmaz ve sevgilisi de kendi odalarına çekilmişti. Karaca'ysa, salonun ortasında dikiliyordu.
Yılmaz ve bar görevlileri kavgayı ayırdıktan sonra arabaya binmişlerdi, Azer rüzgara meydan okur gibi bir hızla arabayı sürmüştü ve yol boyunca kimse tek kelime etmemişti. Adamın hala sinirli olduğuna emindi ve aklı başında bir insan böyle sinirli bir Azer Kurtuluş'un yakınından bile geçmek istemezdi.
Ama Karaca pek aklı başında biri değildi.
Tam da bu sebeple, merdivenlere yöneldi ve üst kata çıktı. Kendine ait ve günlerdir kaldığı misafir odası alt kattaydı, bu yüzden hangi odanın Azer'e ait olduğuna dair bir fikri yoktu. Kapının altından ışık gelen tek bir oda vardı. Yılmaz ve Seda tüm gece içtiğine göre, uyuyor olacaklarını düşündü Karaca. Ama bu gece sinirinden uyuyamayacak biri vardı, Azer.
Işık gelen kapıya doğru sessizce ilerledi ve kapının önünde dikildi. İçeriden gelen seslerden doğru oda olup olmadığını anlamaya çalışıyordu ancak hiçbir ses duyamadı.
Kendisi de içmiş olduğu için bir cesaretle kapıyı tıklattığında, içeriden öfkeli bir bağırış geldi.
"Uza Yılmaz!"
Karaca en azından doğru odanın önünde olduğuna sevindi ve derin bir nefes aldı.
"Yılmaz değil. Aç kapıyı."
Sert bir sesle konuştuğunda birkaç saniye karşı taraftan yanıt alamadı. Ardından, kapı açıldığında oldukça öfkeli ve saçları dağınık bir Azer Kurtuluş'la karşılaştı.
"Ne?" dedi kaba bir şekilde. Karaca istifini bozmadan baştan aşağı Azer'i süzdü ve çenesini kaldırıp gözlerine baktı.
"Adamları dilediğince dövemedin diye mi öfkelisin hala?" dediğinde Azer gözlerini kapatıp açtı. Karaca adamın içinden sabır dilendiğine emindi.
"Odana. Dön." dedi Azer kelimelerin üzerine basa basa. Ama Karaca her zamanki gibi sözünü dinlemek yerine başını iki yana salladı.
"Niye sinirlendin ki bu kadar?" dediğinde Azer öfkesini atmak ister gibi elini yumruk haline getirip kapının yanındaki duvara vurdu hafifçe.
"Sana ne Karaca?"
Azer'in bağırışıyla Yılmaz'ların uyanmasını istemediği için Karaca duraksadı, ardından hızla odaya girdi ve kapıyı ardından kapattı.
"Bağırıp durma, insanlar uyuyor." dedi sonra adamın odasına aniden dalmamış gibi. Azer hayretle ona bakarken adamı geride bıraktı ve odada ilerledi. Yavaş adımlarla odayı incelerken Azer hızla önüne geçti.
"Karaca. Odana in. Sabrımı zorlama."
Karaca adamın sabrını zorlarsa neler olacağını oldukça merak ediyordu, ama bu sefer sessiz kaldı.
"Soruma yanıt verirsen çıkacağım." dedi ondan beklenmeyecek kadar sakin bir sesle. Azer, bu anlaşmayı makul bulmuş gibi başını salladığında, tüm vücuduyla adama döndü ve önünde durdu.
"Benim kadınım, dedin."
Azer gözlerini bile kırpmadan ona bakmaya devam ettiğinde, adamın odasının evin geri kalanına kıyasla daha sıcak olduğunu hissetti Karaca. Ya öyleydi, ya da Azer Kurtuluş'un bakışları sıcaklığını artırıyordu.