Yazmayacaktım ama sizi özledim, bir de istek gelmişti daha önce yazılsın diye. Bu son part, devamı gelir mi sanmıyorum. Benim çok da aşırı içime sinmedi ama umarım eğlenirsiniz.
İlk iki bölümü tekrar okuyup gelin isterseniz, yüzyıl oldu çünkü.
Şuraya da Azer'i ailesiyle tanıştıracağı için aşırı heyecanlı bir Karaca ve gergin bir Azer bırakalım>>>>
1 Hafta Sonra
Karaca
Odamda makyajımı tamamlamaya uğraşıyordum ki kapının çalmasıyla kaşlarımı çattım. Azer'in gelmesi için daha çok erkendi, Akın gelmiş olmalıydı.
Annem itirazlarımı zerre umursamadan Azer'i yemeye çağırmıştı. Babam durumdan hoşnut olmadığından somurtarak bulmacasını çözüyordu, Akın da Yasmin'le beraber gelecekti.
Tekrar aynaya bakıp gülümsedim. Fazla abartmadan yüzüme renk getirmeye çalışmıştım ve sonuç pek fena gözükmüyordu. Saçlarımı arkama attığımda gözlerim açıldı aniden. Evin içi sıcak olduğu için geniş yakalı bir bluz giymeyi planlamıştım ama saçlarım hep önümde olduğu için boynumdaki morlukları fark etmemiştim belli ki. Hızla fondötene ulaşıp onları da hallettikten sonra ayağa kalktım ve telefonuma uzandım.
Azer: Güzelim, ben çıkıyorum yavaştan?
Azer: Ama vazgeçtim diyorsan arka taraftan kaç, yemeğe gidelim birlikte.
Azer'in attığı mesajlara gülüp iki yana salladım kafamı. Ne kadar gergin olduğumu biliyordu ve kendisi zerre gerilmemişti. Bu bana garip gelse de, birlikte geçirdiğimiz zamanlardan sonra onun ne kadar özgüvenli bir adam olduğunu anlamıştım. Hayatta çok şey yaşamıştı, her şeyi olmasa da birazını anlatıyordu bana ara sıra. Hayatını dinlemeye vaktim vardı zaten, o yüzden acele ettirmiyordum ben de. Ama her neler atlattıysa, kaya gibi bir adama çevirmişti onu.
Karaca: Tamam, biz de hazırlıkları bitirmek üzereyiz.
Derin bir nefes alıp odamdan çıktım ve aşağı kata indim. Akın, babamın yanına oturmuş kucağındaki kızıyla oyun oynuyordu.
"Halacım?" dedim Cansın'ın dikkatini çekebilmek için. İki yandan toplanmış saçlarından kurtulmaya çalışmayı bırakıp bana baktı ve ellerini çırptı.
"Hala!"
Ufak bir kahkaha atıp yanlarına doğru yürüdüm ve kucağıma aldım Cansın'ı.
"Naber abi?" dedim gözlerimi kızından ayırmadan.
Akın derin bir iç çekip arkasına yaslandı.
"Dünyanın sonu gelecekmiş gibi hissediyorum abim, ne olsun?"
Söylediklerine kıyasla çok rahat çıkan sesiyle kaşlarımı çatıp ona baktım. Bir yandan Cansın sıkılmasın diye iki yana sallanıyordum kucağımda onunla.
"Ne alaka?"
"E kızım sen de bu eve damat adayı getirdiğine göre-" demesiyle ensesine babamdan bir tokat yedi.
"Lan gerzek gerzek konuşma! Ne damadı, neyin damadı?"
Babamın beklediğimden de sert tepkisiyle dudağımı ısırıp ikisine baktığımda, Akın gülmeye başladı.
"Baba sizin sevinmeniz lazım. Bunu kim alırdı ki zaten? Ben size diyeyim, beyefendi de vazgeçmeden verin kızı, kurtulun."
Akın'ın tavrına dil çıkarıp babama döndüm.