POV: Koçovalılar da Kurtuluşlar da büyük şirket sahipleri. Şirketin yönetim kurulunda oturanlar, ki bunlara Azer ve Karaca da dahil, birbirlerini tanıyorlar. Akşın ve Savaş yaşıyor ve ailelerinden gizli gizli görüşüyorlar. Akşın'ın hamile olduğu haberi magazine düşüyor ve magazinden de iki ailenin sofrasına...
"Sen bunu nasıl yaparsın? Bizim bir soyadımız var!"
Masada oturduğum yerde sakin kalmaya çalışırken bütün hücrelerim zorlanıyordu sanki. Söyleyecek çok şeyim vardı ama hiçbirini söylememek için dudağımı ısırdım.
"Amca, ben-"
"Sen ne ulan sen ne? Hadsiz!"
"Amca tamam, bir yanlışlık olmuş işte. Gitmeyin daha fazla üzerine." dedi Akın da ayağa kalkarken. Amcam öfkeyle bağırmaya devam ederken, bakışlarımı gözlerini ellerine dikmiş Akşın'a çevirdim. Tam karşısında oturan Savaş da aynı şekilde mahçup bir ifadeyle yere bakıyor, yanında duran Azer dikkatle amcamı izliyordu.
"Cumali Bey," dedi Azer gömleğinin yakasını düzeltip ayağa kalkarken.
"Kardeşimin yaptığı bu hadsizlikten dolayı ben sizden ne kadar özür dilesem az. Çocukluklarına, küçüklüklerine vereceğiz..."
Azer kendi de ikna olmamış gibi konuşuyordu ki Cumali amcam tekrar başladı bağırmaya.
"Sen neden kardeşin için özür diliyorsun oğlum? Senin suçun ne? Bunların yaşları küçük değil ki, çocuk değiller ki! Bak Karaca'ya, aynı yaştalar onlar. Biri şirketin başına geçecek yakında, diğeri..."
Amcamın Akşın'a öfkelenip birden beni savunmasıyla gülmemeye çalıştım. Bu vakte kadar hep ınu benden daha çok severdi ama belli ki namus ve örf adetler, sevgisinin önüne geçiyordu.
"Sana da yazıklar olsun!"
Amcam tekrar dönüp Akşın'a bağırmaya başladığında Akşın kafasını kaldırıp bana baktı yavaşça. Göz yaşları ip gibi akarken, içimin kasıldığını hissettim.
"Amca doğru değil haber! Evet, biz beraberiz ama haber doğru değil." dedi Akşın fısıldayarak çaresizce. Savaş, karşısında duran sevgilisinin durumuyla kavradığı koltuğun kenarlarını daha da sıktı.
"Amca, üzerine gitmeyin daha fazla. Bir hata olmuş, şimdi buradan nasıl döneceğimizi konuşmak lazım." dedim ve bana bir şey söylemesine fırsat vermeden ayağa kalktım. Otururken yukarı sıyrılmış kalem eteğimi düzeltirken masanın etrafında dolaşıp amcamın önüne dosyayı koydum.
"Ben haberi kimin yaptığına baktırttım. Şimdi kime ne yapacağımızı biliyoruz. Avukatları da çağırdım, yarım saat sonra burada olacaklar. En uygun dille bir tekzip de yayınlarız. Her şey kontrol altında." dedim sakince ona bakarak. Amcam ve Azer aynı anda bana döndüğünde, Azer konuştu.
"Karaca, senin şu anda dinleniyor olman gerekmiyor mu?" dedi bana göz kırpıp. Başka kimse fark etmemiş gibiydi, ama yine de gergince boğazımı temizledim.
"Ben iyiyim, sorun yok. Ne diyorduk..." dedim ve tekrar konuya dönmek için amcamın omzuna elimi yerleştirdim.
"Haberleri yayınlayacağız. Koçovalılar ve Kurtuluşlar'a karşı kim savaş açmak ister ki? Direnmeyecekler, emin ol."
"Kızım bu neyi düzeltecek ha neyi? Soyadımız beş paralık oldu!"
Söylediğim hiçbir şeyle durmayacaktı, öfkesini atmadan susmayacaktı da. Çaresizce babama baktım. Bakışlarını benden çekip masaya geri dikerken, beklemediğim bir şekilde Akşın konuştu.