Not: Allah aşkına yorum yapın, seviliyorsunuz, öpüldünüz ;)
Azer'in kırarcasına açtığı kapı şiddetle duvara çarparken Karaca koşar adım arkasından gidiyordu.
"Azer, bir durursan-"
"Karaca sakın!"
Azer'in evi oldukça büyük, bahçeli ve en yakın komşusundan metrelerce uzakta olsa da Azer'in sesinin onlara kadar gittiğine emindi Karaca.
"Yemin ediyorum bile isteye olmadı! Ya ben panik oldum, ne yapacağımı bilemedim-"
"Karaca sus dedim sana!"
Azer'in özellikle kendisine bakmadığının farkındaydı. Adamın gözleri bütün salonu tarıyor, öfkesinden dolayı hala hızlı nefesler alıp veriyordu. Nereye saldıracağını şaşırmış bir boğa gibi karanlık salonun ortasında dururken, Karaca dışarıdan gelen ışıklarla adamın kafasını iki yana salladığını gördü.
"Gidiyorum ben."
Karaca panikle açılan gözlerine engel olamadan ellerini iki yana kaldırdı ve önüne geçti adamın.
"Azer, hayır." dedi yumuşak bir sesle. Kendisi adamın gözlerine bakmaya çalışırken o çoktan gözlerini yere dikmiş, önünde dikilen kendi sevgilisi değil de bir başkasıymış gibi davranıyordu.
"Bana bakar mısın?"
Adamın sessizliğinden faydalanıp küçük bir sesle tekrar konuştuğunda, Azer derin bir nefes aldı.
"Sana böyle bakmamı istediğini sanmıyorum."
Bu sefer bağırmadan kurmuştu cümlesini ama öncekilerden daha çok canı yanmıştı Karaca'nın. Adamın sinirinin haklı yere olduğunun da farkındaydı, kendi hatası olduğunu da biliyordu ama yine de bu kadar delirmesini beklememişti Azer'in. Basit bir kıskançlık ya da anlaşmazlıktan ziyade altın kuralı çiğnemişti Karaca.
Bu ilişkide yalan söylemek yok.
"Azer lütfen."
Bilerek adamın adını söylüyordu her cümlede çünkü Azer'in zaafı olduğunu biliyordu. Kendi adını Karaca'dan duymak hep başka geliyordu ona ve sertliğini koruyamıyordu. En azından daha önce hep böyle olmuştu. Ama Karaca da daha önce hiç yalan söylememişti Azer'in yüzüne.
"Peki, bakayım gözlerine." dedi ve kafasını sertçe kaldırdı Azer. Çenesini kasmış, gözleri öfkeden parlıyordu.
"Nasıl sen benimkilere baka baka bana yalan söyleyebildin, ben de sana öfkeyle bakayım."
Karaca sertçe yutkunurken gözlerinin dolmasına lanet etti. Şimdi ağlayamazdı.
"Yemin ediyorum asla yapmazdım böyle bir şey. Ben sadece ne yapacağımı şaşırdım. Azer, kaç defa daha özür dileyeyim?"
Karşısında gözleri dolmamış, sesi de titrememiş gibi donuk bir ifadeyle bakmaya devam etti adam. Normalde sevgilisini bu halde görse hızla kolları arasına alıp gözyaşlarını dindirmek için elinden gelen her şeyi, hatta fazlasını yapardı. Şimdi bu halde olmalarının sebebi yalnızca ikisiydi ve birbirlerini kollayamayacak kadar öfkeliydiler.
"Eğer şu anda gidiyorsam," dedi Azer buz gibi bir sesle. Karaca tedirgin bir ifadeyle izlerken, Azer geriye doğru bir adım atıp aralarındaki mesafeyi açtı.
"Sana çok aşık olduğum için gidiyorum. Çünkü konuşursak ağzımdan çıkacakları toparlayamam Karaca."
Cümlesinin kadını yeterince ikna edeceğini düşünüyordu, ama Karaca tekrar ona yaklaşmak için adımladı. Azer sabır diler gibi tekrar iç çektiğinde, akan göz yaşlarını sildi hızlıca.