Çocuklar inanmazsınız ama yurt odasında halay çekiyorum şuan. #azkar da 1 numara olmuşuz! Yorum yapan beğenen herkese çok teşekkürler. Dünkü bölüme gelen yorum performansını ahanda yine buraya bekliyorum. Öpüldünüz çiçekler.
İyi okumalar...
Karaca
"Ne dedin sen, ne dedin sen?"
Yamaç'ın başı dönüyormuş gibi kafasına götürdüğü eli ve yarı yarıya kapalı gözleriyle Karaca'nın nefes alış verişi daha da hızlanırken, iki amcasına da bakamayacağı için Azer'e döndü. Çoktan ona bakıyordu. Birazdan birilerinin vurulabileceği bir kahvede duruyorlardı, az önce kurduğu cümleyle Azer dahil bütün ailesini de tehlikeye atmış olabilirdi. Ama Azer Kurtuluş tüm ilişkileri boyunca hiç böyle bakmamıştı kıza.
Sert bir adamdı, hayatın sertleştirdiği bir adamdı. Yüksek ve kalın duvarlar örmek zorunda kalmıştı hayatta kalmak için. İçeri de kimseyi almıyordu, Karaca'ya denk gelene kadar. Onunla her görüştüğünde biraz daha sıyrılıyordu kabuğundan. Azar azar bütün duvarlarından kurtulacaktı, Karaca biliyordu. Her seferinde, tabii kızdan da aynı adımı gördükçe, daha farklı bakıyordu gözlerine. Duvarları indikçe bakışları sıcaklaşıyordu ve şimdi kıza bakışı, karşısında duranın artık Azer Kurtuluş değil, Adana sokaklarında top oynayan hali kadar masum olan Azer olduğunu gösteriyordu.
Kilitlenmiş gibi birbirlerine bakarken, Salih oturduğu yerden hızla ayağa fırladı. Birazdan olacakları önleyebilecek tek kişi olduğunun farkındaydı.
"Yamaç, sakin! Azer, dışarı!"
Karaca'yı görmezden geldiğinde kız sesini çıkartmadı, konuşmak istememesi sorun değildi. Bu ailenin, kurallara uymayanları dışlamasına alışmıştı artık.
"Kara kız, sen de eve. Hadi amcam, hadi."
Salih ona yandan bir bakış atınca ister istemez gülümsedi hafifçe. Yamaçsa, kardeşini duymamış gibi konuştu.
"Lan sen benim yeğenime nasıl göz dikersin!"
Yamaç'ın Azer'e doğru fırlamasıyla Salih onu tutmak için araya girdi.
"Senin ona bakan gözlerini oyup eline vereceğim! Duydun mu lan beni?" dedikten sonra kardeşine baktı.
"Salih, bıraksana beni!"
Delirmiş gibi hareket ederken Salih kafasını iki yana salladı. Bütün gücüyle Yamaç'ı geriye ittirdi ve ikisi arasında durup derin bir nefes aldı.
"Karaca burada. Kendinize geleceksiniz!" dedi bir Yamaç'a bir Azer'e bakıp. Azer kılını kıpırdatmadan ve kastığı çenesini bırakmadan onlara bakmaya devam ederken, Yamaç uzun bir süre sonra ilk defa Karaca'ya döndü ve konuştu.
"Karaca, çık dışarı!"
Celasun kızı dışarı yönlendirmek için koluna uzanmıştı ki Azer saliseler içinde Karaca'nın önünde belirdi.
"Çek elini sıkmayayım kafana."
Kahvedeki Koçovalılar'ın aksine bağırmadan ve beklenmedik bir şekilde sakince Celasun'a bakan Azer'e döndü Karaca. Celasun bir Azer'e bir ona baktı, ardından tekrar Azer'e dönüp sırıttı.
"Sen buradan sağ çıkamayacaksın. Neyin artistliğini yapıyorsun hala-"
Celasun'un ukalaca kurduğu cümlesi, Azer'in ona kafa atmasıyla yarım kalmıştı. Celasun burnunu tutarak yere düşerken Azer hiçbir şey yapmamış gibi burnunu çekti ve ceketini düzeltti yalnızca.