Ander Sevdaluk-7

461 44 99
                                    

Bu hikayeye bir bölüm istiyordunuz, ki haklıydınız; Ander Sevdaluk'u öylece bırakmak yakışmazdı. Bu bir final bölümü gibi, ama bu hikayeyi özellikle seven birkaç kişinin eğer istediği spesifik bir sahne varsa ek bir bölüm daha yazabilirim.

Okuduğunuz için teşekkürler çiçekler.

Öpüldünüz :)


Murat abi hastaneden çıkalı iki, ben Azer'den kaçmaya başlayalı üç gün olmuştu. Uğur'un söylediklerinden sonra nasıl yakınında durabilirdim ki zaten?

Teknede oturmuş, sırtımı limana vermiş bir şekilde denizi izlerken bir arabanın geldiğini duydum. Arazi aracı olduğu belliydi, Azer'e ait olduğunu da tahmin edebiliyordum.

Kendi kafasını dinlemeye gelmiş olmalıydı. Bu açıdan benziyorduk. Denizin çocukları hem asi hem de maviydi, Azer Kurtuluş'un da olduğu gibi. 

Ona biraz hayranlık duyduğumu iddia etmeliydim. Yakışıklılığından değildi bu, suratında koca bir yara izi de olsa ihtişamlı bir adam olacaktı. Yürüyüşü, bakışı ve hareketleri o kadar kendinden emindi ki, büyüsüne kapılmamak imkansızdı sanki. Bir de, insan açıklayamayacağı şekilde güvende hissediyordu kendini. Azer'i çok tanımadığım zamanlarda bile böyle hissetmiştim. Yanınızdayken, sırtınızı yaslamış gibi hissediyordunuz. Bu, hayatın akıntı ve rüzgarla oradan oraya savurduğu benim gibi bir kadın için; her şeye bedel bir histi.

Beni fark etmemesi için içimden dualar ederken, araç tekneye yakın bir yerde durdu. Kapısı açıldı, inen kişi etrafa bakıyormuş gibi bir sessizlik oldu ansızın ve yavaşça kapandı. Bakışlarının sırtımı delip geçtiğini hissediyordum. Beni fark etmişti.

Dişlerimi sıkıp denize bakmaya devam ettim. Azer'in her zamanki gibi kendinden emin adımlarıyla yanıma geldiğini duydum, tekne başka birinin ağırlığıyla sarsıldı. Ancak yanıma oturmak yerine arkamda dikildi.

Diyecek hiçbir şeyim olmadığından ve onun söyleyeceklerini çok merak ettiğimden nefesimi tutarak konuşmasını bekledim. Zaten benden daha cesur bir adamdı, hep öyle olmuştu. Şimdi de ilk konuşan oydu.

''Sen benden kaçıyor musun?'' dedi tok sesiyle. Kafamı kaldırıp ona baktım ama o bana bakmak yerine ellerini arkasında birleştirmiş, denize bakıyordu.

''Hayır.''

''Yalan söylerken utanmıyor musun?'' dedi tekrar istifini bozmadan.

''Oturmayacak mısın?'' dedim söylediğini duymamış gibi yapıp.

''Konuşacaksan otururum. Yalan söylemeye devam edip kaçacaksan arabama atlayıp giderim. Sen söyle, oturayım mı?'' dedi bu sefer bana bakıp. Gözlerini gözlerime dikişi ve bakışındaki inatı görünce gülümsememe engel olamadım.

''Otur.''dedim ve yana kaydım. Yanıma geçti, ancak bir şey söylemedi.

''Senden kaçmıyorum. Senin benden uzaklaşmanı bekliyorum.'' dedim ona bakarak.

''Senden uzaklaşmamı bekliyorsun?'' dedi kaşlarını çatıp yine gözlerini denizden ayırmadan.

Onaylar bir ses çıkarınca sinirle güldü.

''Ben senden neden uzaklaşayım Karaca?'' dedi ağır ağır. Öyle konuşuyordu ki, onu tanımasam korkabilirdim.

"Sebebin çok. Kime sorsan söyler. Hem sen kendin de dedin gözünü bir destanın korkuttuğunu!"

Cümlem biter bitmez ok gibi fırladı yerinden Azer. Gözleri öyle çakmak çakmak bakıyordu ki, alabildiğine karanlığa rağmen gözlerimi kaçırmak zorunda kaldım.

AzKar HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin