Çiçekler selam! İkinci bölümle geldim, umarım iyi gelmişimdir. Her oy veren bir kelime bile yorum yapsa çok sevinirim. Öyle öyle yazasım geliyor çünkü. O yüzdeeen, satır arası yorumlarda bekleniyorsunuz. Öpüldünüz :)
Karaca dikildiği yerde Azer'in gelmesini beklerken telefonuna baktı tekrar. Fatoş'a özellikle tembih etmişti, kimse nerede olduğunu bilmemeliydi. Zaten her işini gizli saklı yapıyordu, ama bilhassa mahallesinin üzerinden gözünü ayırmayan Azer Komiser'le buluşacaksa, mesele bir başkaydı.
Adım seslerini duyunca telefonunu cebine sokup kafasını kaldırdı. Azer, üzerinde hep giydiği paltosunun ceplerine ellerini sokmuş, hızlı ama özgüvenli adımlarla yanına ulaştı.
"Geldin." dedi Karaca biraz şaşkın bir şekilde. İçinden bir ses geleceğini zaten söylüyordu, ama yine de garipsemişti şimdi adamı karşısında görmeyi. Biraz da heyecanlanmıştı hatta, nedeninden emin değildi.
"Ne diyeceksen de. Hızlı." dedi Azer gözlerini onunkilere dikip. Karaca tek kaşını hafifçe kaldırıp ona baktı.
"Asıl sen bir şey demek istersin diye düşünmüştüm." demesiyle Azer'in dudakları alayla kıvrıldı. Karşısındaki adam buz gibiydi, aralarındaki birkaç adıma rağmen üşümüştü Karaca.
"Ne diyecek olabilirim ben sana?"
Azer'in sesinin boş inşaat alanında yankılanmasıyla Karaca ona doğru bir adım attı. Azer dikkatle ona bakınca ellerini kaldırdı ve ceketini açtı kadın. Üzerinde silahını olmadığını gösterip geri indirdi ellerini.
"Dün geceki teslimat... Neco'nun haberi vardı, biliyorum." dedi Karaca çenesini kaldırıp. Azer yüzünde hiçbir mimik değişmeden ona bakmaya devam etti.
"İsteseniz indirirdiniz bizi, ama kimse gelmedi. Neden?"
Karşısındaki komiser ona aynı ifadeyle bakmaya devam edince, yerinde kıpırdandı Karaca.
"Senin arkanı kolladığımı mı sanıyorsun?" dedi Azer en sonunda alaycı bir gülümsemeyle.
"İnan ne kadar saçma duyulduğunun farkındayım, ama öyle görünüyor." dedi Karaca da ona bakıp. Azer ağır ağır kafasını salladı ve dudaklarını ıslattı.
"Kendini çok önemli görüyorsun be Karaca." demesiyle Karaca çenesini sıktı. Elbette başka bir şey beklemiyordu, komiserin gözünde yalnızca bir suçluydu. Başka da hiçbir şey olamazdı.
Onun bir şey demeyeceğini fark etmiş gibi tekrar konuştu Azer.
"Bir süre, sana dokunmamaya karar verdim. Nefesim hala ensende, yanlış anlama. Ama... Bir süre böyle." dediğinde Karaca'nın kaşları çatıldı.
"Neden?"
"Üzümünü ye, bağını sorma." dedi Azer. Arkasını dönüp gidecekti ki Karaca ona seslendi.
"Komiser!"
Azer tekrar ona dönünce, Karaca'yı kollarını göğsünde kavuşturmuş gördü.
"Benimle oyun oynayamazsın. Hiç uğraşma, diye diyorum. Eninde sonunda kaybedeceksin."
Karaca'nın söyledikleri Azer'e etki etmemiş gibiydi sanki. Tam da bu sebeple, susmak yerine tekrar konuştu.
"Senin gözünde hiçbir farkımız yok değil mi, diğer suçlulardan?" dedi dudaklarını kapalı tutmadığına içinden küfredip. İşte bu sözü, komiserin dikkatini çekmiş olmalıydı ki Azer kaşlarını kaldırdı.