Azer-2

933 64 102
                                    

Selamlar, aslında ikinci bir bölüm yazmak aklımda yoktu ama @gevezebiri123 ve @Busra1485 rica ettiler, ben de yazayım dedim :)


Karaca

Kahve dükkanının kapısını itip bir yandan çantamı karıştırmaya devam ederken bir yandan telefondan Akın'a laf anlatmaya çalışıyordum.

"Akın, üst çekmecede diyorum sana neyi anlamıyorsun yahu?"

Altıma havanın ne kadar soğuk olduğunu umursamadan mini bir etek ve ince bir çorap giydiğimden bilmem kaçıncı kere ürperip sıraya doğru yürüdüm. Yaklaşık dört kişi vardı zaten ve ben bu süreç içinde Akın'a aradığı çizimin yerini açıklayabileceğime inanıyordum.

"Allah allah! Gülüm, masanın ilk çekmecesinde diyorum!" 

Fazla bağırmış olacağım ki birkaç kişi dönüp bana bakınca mahcup bir ifadeyle gülümseyip selam verir gibi elimi kaldırdım. Tam önümde duran adamın arkasını dönmesiyle, nefesim kesildi.

Yaklaşık iki hafta önce tanıştığım ve o zamandan beri aklımdan çıkmayan Azer'i görünce gözlerimi kırpıştırıp söyleyecek bir şey aradım. Beni görünce suratına bir gülümseme yayıldı ve başıyla selam verdi Azer

"Ben kapatıyorum Akın, gelirim zaten maksimum bir saate." dedim ve onun bir şey söylemesine izin vermeden telefonu kapattım ve Azer'e gülümsedim.

"Merhaba." dedim gözlerimden şu anda kalpler çıkmadığını umarak. Azer dudaklarını birbirine bastırdı daha çok gülümsemesini önlermiş gibi, ve konuştu.

"Günaydın."

"Günaydın." dedim onun sesinin aksine mırıldanır gibi. Sıra Azer'e geldiğinde kendine sade bir filtre kahve istedi, ardından bana bakıp baristaya döndü tekrar.

"Bir de hanım efendi ne alacaksa ondan."

Jestine gülümseyerek karşılık verdim ve Dilara'ya döndüm.

"Bana her zamankinden." diyip Azer'in cüzdanına uzanmasına izin vermeden kartımı uzattım. Burası en sık geldiğim kahveciydi zaten, Dilara da beni tanıyordu. Kartı elimden alıp geçirmesiyle Azer şaşkınlıkla bana baktı.

"Benden olsaydı keşke?" dedi cüzdanını tekrar ceketinin iç cebine yerleştirirken. Omuz silkip gülümsedim.

"Bir dahakine senden olur."

Azer'in sırıtışı daha da keyifli bir hale gelirken kaşları kalktı ve bunu bir zafer sayıp gülerek kahveleri almak için ilerledim. Elimde tuttuğum kahvesini ona uzattım.

"Afiyet olsun." dediğimde Azer önce uzattığım kahvesine, ardından bana baktı.

"Biraz vaktin var mı?"

Aslında vaktim yoktu, hatta sessize aldığım telefonumun çantamın içinde titrediğini de hissedebiliyordum; ama Azer'e söylediğim şeyde ciddiydim. Yazılmışsa, görüşürüz demiştim ona. Tam da bu yüzden iki haftadır aklımdan çıkmayan adama şimdi 'meşgulüm gidiyorum ben' diyemezdim. 

Ona yanıt vermek yerine başımla onayladığımda Azer bana yol verip dışarıdaki masalara doğru yöneltti. Açtığı kapıdan önce ben, ardından kendisi geçtiğinde zaten yalnızca bir ikisi dolu olan masalardan birine oturduk. 

"Dışarı da çıktık ama... Üşüyorsan-"

Azer hızlı bir şekilde kıyafetimi incelediğinde kafamı iki yana salladım.

"Sorun değil, oturalım."

Tabii asıl cevabım 'hava -10 derece olsa bile seninle sohbet etmek için havale geçirmeye değer' diyemezdim ona. Azer karşıma oturunca kahvesini tekrar önüne koyup kendiminkinden bir yanıt aldım.

AzKar HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin