Bu serinin bir noktada bitmesi lazım ama bitmiyor, neden diye sormayın ben de bilmiyorum.
Taksinin kapısını kapatıp önümde duran hastaneye baktım. Gün yeni doğuyordu, ötmeye yeni yeni başlayan kargaları duyabiliyordum. İçeriye girdiğimde, neler olacağını az çok tahmin edebiliyordum. Ayaklarımı sürüyerek içeriye girdim ve danışmaya yerini sordum. Murat Abi'nin odasının kapısı açıktı, bütün aile yan yana oturuyordu. Fadik hanım kollarını dizlerine yaslamış, başını ellerinin arasına almış, hafifçe sallanarak yere bakıyordu. Yanında Uğur, tek eli annesinin sırtında, diğeri Zeynep'in omzunda oldukça uykulu görünen bir şekilde gözlerini kırpıştırıyordu. Azer elleri cebinde odada ileri geri geliyordu ki kafasını kaldırdı ve kapının önünde beni gördü.
''Nasıl?'' dedim ona bakıp.
''Ameliyattan çıktı, uyuyor şimdi. Kurşunu çıkardılar, iyi olacak.''
''Anladım.'' dedim kafamı sallayıp. Fadik hanım ayağa kalkıp parmağını bana doğru uzatıp Azer'e döndü.
''Bu karının ne işi var burada?'' dedi bağırarak.
''Ana, etme eyleme. Otur gözünü seveyim.'' dedi Uğur kolundan tutarak.
''Senin ne işin var burada dedum!'' dedi bu sefer bana dönüp bağırarak.
''Fadik hanım, sinirlisiniz anlıyorum-''
''Senin bir fışkı anladığın yok! Oğlumu vurdular!'' dedi bana doğru yürüyerek.
''Ana, bağırdığın kadın abimi vuran adama sıktı.'' dedi Azer annesinin önüne geçerek.
''Bir de teşekkür mü edeceğiz? Neler olduysa onun yüzünden oldu zaten. O Öykü'yü evinde saklamasaydı, bunların hiçbiri olmayacaktı. Uşağımızı alıp, o karıyı da kapının önüne geri koyacaktık. Şimdi halimize bak! Abinin haline bak!'' dedi Azer'in göğsüne vurup.
''Fadik Anne şimdi sırası mı bunun?'' dedi Zeynep iç çekip.
''Ne zamanmış sırası. Şimdi değil de ne zamanmış?'' dedi bu sefer ona dönüp bağırarak.
''Ana! Hastanedeyiz, abim birazdan uyanacak. Yeter da!'' dedi Azer ve annesini geri oturttu.
''Ne bağırıyorsunuz ula başımda?'' dedi Murat Abi homurdanarak. Hepsi birden ona döndüler. Fadik hanım derin bir nefes alıp oğlunun başına koştu, ancak Murat Abi bana bakıyordu.
''Abi, iyi olduğuna çok sevindim.'' dedim. Kafasını hafifçe sallayıp bana baktı ama bir şey söylemedi.
''Bana sinirli olduğunu biliyorum, hepinizin sebepleri var. Ama bilmediğiniz şeyler de var.''
''Karımı ve uşağımı benden sakladın. Başka bir adamı seçen kadını korudun, oğlumu bu saçma sapan olayların içine koymasına yardım ettin.'' dedi dümdüz bir suratla.
''Çık git odamdan.'' dedi ardından.
''Abi, bir dinle.'' dedi Azer benim yanıma gelip.
''Sen biliyordun değil mi, Öykü'nün içeride olduğunu?'' dedi bu sefer ona dönüp. Gözlerimi kapatıp dudağımı ısırdım. Azer kafasını salladı.
''Git, onların evinden Demir'i al gel. Seninle sonra hesaplaşacağız.'' dedi bana bakma zahmetine bile girmeden.
''Murat ABi, beni dinlemen lazım.'' dedim tekrar araya girip ancak o gözlerini tavana dikti. İç çekip ellerimle yüzümü ovuşturdum.
''Bu odadaki herkesin bana sinirlenmek için sebepleri var, anlıyorum. Ama ben dün gece çocuğunu babasından kaçırıp başka bir adama götürmeye çalışan bir kadına yardım etmiyordum. Kocasını korumak için, ailesini korumak için ona takmış belalı bir adama gitmek zorunda kalan; oğlu olmadan yaşamaya dayanamamış ve geri dönmüş bir kadına yardım ediyordum.'' dedim sinirle.