POV: Çukur 3.sezon 7.Bölüm. Ama işler başka bir şekilde ilerliyor.
Azer Kurtuluş, kaçırdığı kadına bakıyordu.
Arabadan inip boş duran evine gelmişlerdi ve Karaca birkaç dakika önce kaçırılmamış gibi oturduğu yerden tırnaklarına bakıyordu.
"Mallar nerede?" dedi Azer en sonunda. Kadının bir noktada konuşmasını, ona yalvarmasını ya da korkuyla oturmasını beklemişti ama Karaca kırk yıllık arkadaş gibi gelip sessizce koltuğa oturmuştu. Evin karanlık salonunda, büyük pencereden dışarıya bakıyordu ara sıra.
Adamın konuşması, dikkatini çekmiş gibi siyah oje sürdüğü uzun tırnaklarına bakmayı bırakıp ona döndü ve gülümseyip konuştu.
"İsim neydi?"
Azer şaşkınlıkla karşısındaki kadının rahatlığını izlerken, Karaca gerçekten bir yanıt istermiş gibi ona bakıyordu.
"Mallarım nerede?" dedi tekrar sert bir şekilde. Karşısında oturan kadın, deli olmalıydı.
"Karaca ben. Gerçi beni kaçırdığına göre bunu biliyorsundur zaten."
Azer ne diyeceğini ve düşüneceğini bilemez bir şekilde gözlerini kırpıştırırken, Karaca tekrar arkasına yaslandı ve etrafa baktı.
"Ev baya güzelmiş yalnız. Benim odam denize bakmıyor mesela." dedi dalgın bir şekilde. Azer sabrının taştığını hissederken belindeki silahı çıkartıp masaya koydu. Karaca'nın durumun ciddiyetini anlamasını sağlamaya çalışıyordu ama Karaca bu sefer kafasını yana eğip silaha baktı.
"Browning mi o?" dedi oturduğu yerden eğilip silahı incelerken. Azer öfkeyle nefesini verdi.
"Azer ben! Azer Kurtuluş! Oldu mu?" dedi sinirle. Karaca kafasını kaldırıp ona baktı ve kafasını salladı.
"Peki, memnun oldum Azer. Ama malların bende değil, boşuna kaçırdın yani beni."
Azer kaşlarını çatıp kızı inceledi.
"Abin biliyor ama. Seni geri almak için, yerlerini söylemesi gerekecek." dedi ağır ağır. Bunun üzerine ne beklediğine emin değildi, ama kadının gülmesini beklemediğine emindi.
"Eğer bizimkilerden bir şey istemek için kaçırdıysan beni, çok beklersin Azer." dedi hala gülüp başını iki yana sallarken. Azer oturduğu yerde kasılırken, kadın tekrar konuştu.
"Biz öyle bir aile değiliz." dedi umursamaz bir tavırla. Azer sabır dilermiş gibi gözlerini kapatıp geri açtı. Karaca sabrını sınamaya yemin etmiş gibiydi.
"Seni ortada bırakacak halleri yok." dedi yüksek sesiyle. Öfkesine hakim olamıyordu, o mallara ihtiyacı vardı.
"Belki. Ama benim için taviz vermezler. Onları başka bir yerden vurman lazım. Eğer biraz misafirperver davranırsan sana bir iki tüyo verebilirim." dedi göz kırpıp.
Bu kadın zır deli, diye düşündü Azer. Kaçırılmıştı, onu kaçıran adamın bir silahı vardı ve düşmanın evindeydi! Kendini savunacak hiçbir şeyi yoktu, ikisi de Azer istese ona neler yapabilir farkındaydı ama Karaca'nın gözlerinde en ufak bir korku kırıntısı yoktu.
Söyleyecek bir şey bulamadığında arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı. Bu sırada Karaca hala etrafı incelemekle meşguldü. Birkaç dakika sonra Azer kafasını pencereden çevirmeden konuştu.
"Madem umrunda değil ailen, onlar da seni sevmiyor. Niye geldin o zaman abine bir şey oldu diye?"
"Sen ben buraya kadar 'canım abim'i düşündüğümden geldim sandın galiba?" dedi Karaca suratında alaycı bir ifadeyle. O kadar yapay bakıyordu ki, Azer bu kadının uğraştığı diğer insanlar için üzüldü kısa bir an için. Kendisinin bile sinirlerinin bozulması gerekiyordu oturuşundaki, tavrındaki rahatlık ve ukalalık yüzünden. Ama garip bir şekilde, öfkeli değildi. Karaca'yı izliyordu sadece oturarak.