Bölümümüz +18'dir, aman diyeyim çiçekler :)
Uzun süredir evli AzKar sahnesi yazmamıştım, buna kimler memnun olduğ?
"Çocuk istiyorum ben."
Televizyondaki diziye dalmışken aniden yanımdan gelen sesle irkilip yanımda oturan Azer'e döndüm şaşkınlıkla.
"Ha?"
"Çocuk diyorum."
Ben çatık kaşlarımla Azer'e bakarken, kafasını bana doğru çevirip ona göz kırptı. Televizyondaki diziyi bir haftadır birlikte bekliyorduk ama Azer belli ki daha önemli bir konu olduğuna karar vermişti.
"Azer en heyecanlı yerindeyiz dizinin ne çocuğu-"
"Yahu Barış bir şekilde çıkacak işlerin içinden işte." dedi elini havada sallayıp. Ardından oturuşunu değiştirip koltukta iyice bana doğru döndü ve sırıttı.
"Hadi yapalım."
"Azer köfte mi yapıyoruz hadi başlayalım diyorsun? Çocuk ya bu!" dedim şaşkınlıkla. Azer'den böyle bir şey duymayı beklemiyordum henüz, üç aylık evliliklerinde daha önce konuşmamıştık zaten.
"Valla karıcığım şimdi dürüst olmak gerekirse; çocuğu köfteden daha iyi yaparım diye düşünüyorum. Sonuçta tecrübe meselesi-"
"Sus ya!"
Azer'in kendinden emin konuşması, benim kızaran yanaklarımı saklarken ona bir yastık fırlatmamla son buldu.
"Sen istemiyor musun çocuk? Fena mı olurdu şimdi etrafta küçük Azer'ler, Karaca'lar gezse?"
Azer'in yavru köpek bakışlarıyla ikna olmamak için kafamı ondan öteye çevirdim.
"Üç ay oldu daha biz evleneli. Balayından döneli çok olmadı bile."
Azer karşısındaki manzarayı keyifle izliyormuş gibi başını eline dayadı ve gülümseyerek baktı bana. Beni utandırmak hoşuna gidiyormuş gibiydi resmen.
"Karaca seni gören de masum, nahif bir kız sanacak. Bir bilseler odada pantere dönüştüğünü..."
Azer'e doğru attığım ikinci yastıkla kocaman bir kahkaha attı. Bütün salon onun mutlu sesiyle yankılanırken, yastığı arkasına saklayıp sırıttı bana.
"Güzelim, adı üstünde balayı. Yani bal ve ayı. Buradaki bal sen oluyorsun; ayı da benim. Bu konseptin amacı çocuk yapmak."
Açıklamalarıyla iç çekip koltukta arkama yaslandı ve gözlerimi kapattım.
"Yemin ediyorum utancımdan yerin dibine gireceğim şimdi. Sus artık kapat konuyu." dedim hala kapalı olan gözlerime rağmen ona vurmaya çalışırken. Azer darbelerden bilerek kaçmazken mırıldandı.
"Bak şimdi sen zaten sinirlisin ya, bu stresle uyku tutmaz. Eninde sonunda..."
Daha çok kendi kendine söylediği şeyleri çok net bir şekilde duymuştum ve hayretle açılan ağzımla en sonunda ayağa fırladım.
"Bağışıklığı güçlendirsin diye içtiğimiz o karışımdan mı böyle oldun sen?" dedim gözlerimi kısıp karşımda gülen adamı inceleyerek. Azer kocaman bir kahkaha atıp iki yana salladı kafasını.
"Sanmıyorum."
Ellerimi göğsümde kavuşturup geriye doğru adımladım yavaşça.
"Ben içeriye geçip meyve soyup getireceğim. Uslu uslu otur şurada." dedim işaret parmağımı Azer'e doğrultup.