Bu aslında yoktu, öyle bir içimden geldi.
3.yıldönümümüz, canım AzKar'ın üçüncü yılı bugün. Ben de bunun şerefine pamuk gibi bir bölüm yazdım. İyi okumalar, yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz :)
Karaca gözlerini kırpıştırıp derin bir nefes aldı. Uyanır uyanmaz her zaman yaptığı gibi eli önce sağ yanına gitti. Başka bir bedene çarpınca suratına bir gülümseme yayıldı ve sağına doğru döndü yavaşça. Gözlerine düşen perçemleri kulağının arkasına atarken gülümseyerek yanında uyuyan adama baktı.
Yine perdeleri çekmeyi unutmuşlardı, ama Karaca bundan hiç şikayetçi değildi. Yalnızca onun görebildiği manzarayı izlerken iç çekti. Azer hep Karaca'ya sarılarak uyurdu. Arada bir geceleri yüz üstü döndüğünde bile bir eli açıkta, Karaca'nın elini arar gibi dururdu zaten. Bu, kadının anlatamayacağı kadar hoşuna gidiyordu. O da pek farklı sayılmazdı gerçi. Kafası Azer'in göğsünde olmasa bile ya eli omzunda ya da tek bacağı onunkilerin arasındaydı. Muhakkak birbirlerine dokunuyorlardı.
Karaca'nın en çok yapmayı sevdiği şey de arkasından sarılmaktı ona. Halbuki filmlerde böyle olmuyordu, kıza hep arkasından sarılırdı sevgilisi; ama Karaca için öyle değildi. Azer onu bir şekilde hep koruyordu, hep oradaydı. Onun Azer'i koruyabildiği tek yer burasıymış gibi hissediyordu. Ona sarılarak fedakarlıklarına ve çabasına teşekkür ediyormuş, dışarıdaki düşmanları bu odaya giremeyecek olsalar da ona siper oluyormuş gibi.
Adamın uyuyuşunu izlemeye dayanamayıp ona doğru sokuldu iyice. Azer hala derin uykudaydı, derin nefes alış verişlerinden anlıyordu Karaca. Yatakta biraz daha aşağı kayıp kendi alnıyla adamın dudaklarını eşitledi ve yukarı doğru baktı. Azer'in verdiği yumuşak nefes yüzüne çarparken tekrar sırıttı ve sol elini kaldırıp adamın kolunda gezdirmeye başladı. Dövmesinin üzerinde iyice oyalanırken, Azer kolunu Karaca'nın üzerine atıp onu biraz daha kendine çekti. Uyurken yaptığı bu hareketle dudağını ısırıp gözlerinden kalpler çıkarak ona baktı Karaca.
Uyurken bile kadını yanında istiyordu.
Karaca Azer gibi koktuğundan emindi, ama mümkünmüş gibi biraz daha fazlası için kafasını adamın boynuna yerleştirip derin bir nefes aldı.
Hiçbir yaramazlık yapmaya niyeti yoktu, Azer'i uyandırmak gibi bir niyeti de yoktu. O yüzden tüy kadar hafif bir öpücük kondurduktan sonra çenesinden öptü bu sefer.
"Çok seviyorum seni." dedi kendi kendine fısıldayarak. Azer bunu duymamıştı ama sorun değildi, gün içerisinde defalarca duyuyordu zaten.
Azer'in yerinde kımıldanmasıyla kafasını boynundan çekip adama baktı Karaca. Saat geç oluyor olmalıydı, eve dönmesi gerekiyordu.
"Azer?" diye fısıldadı küçük bir çocuğu uyandırırmış gibi. Azer uykusunda burnunu kırıştırıp kolları arasındaki kadını daha da kendine çekince kendini tutamadan gülmeye başladı Karaca.
"Sevgilim?" dedi Azer'in onu sıkıca saran kollarından zar zor nefes alırken. Ama Azer inatçı bir adamdı, uyanmıyordu. Karaca uzanıp adamın burnunun ucundan öptüğünde gözlerini kırpıştırarak açtı Azer.
"Karaca?"
Şaşkınlıkla kızın ismini söylediğinde Karaca seslice güldü bu sefer.
"Evet, benim." derken adamın uyku mahmuru bir şekilde ona bakışını izliyordu.
"Saat kaç oldu?" dedi Azer gözlerini hala tam olarak açmadan. Karaca dirseğinin üzerinde doğrulup adamın arkasındaki saate baktı.
"Yediyi çeyrek geçiyor." dediğinde cümlenin devamını ikisi de anlamıştı. Evine gitmesi gerekiyordu. Koçovalılar'a Duygu'da kalacağını söylemişti dün gece, bir şekilde de izin almıştı. Ama mutluluk vakitleri bu kadardı.