Bir bölüm daha var, Keklik Gibi-5 final olacak. Kendinizi bölüme hazırlamak için, canım buse'min yaptığı ve benim şuraya bıraktığım videoyu izleyebilirsiniz. Bana küfredesiniz gelirse eğer, Vartolu Saadettin'e dönüşmediğiniz sürece rahat rahat yorum da yapın. Bekliyorum :)
Bahsettiğim videonun linki: https://twitter.com/romazjulkar/status/1450167529092096011?s=20
Karaca
Ayşe Koçovalı hayatında ilk defa doğru olan şeyi yaptı. Saygı ve değer görmediği evde 'ben sevilmiyorsam kimse mutlu olmasın' diye kötülük yapacağına annelik yaptı. Tam olarak bu sebeple, şu anda Adana'ya giden bir otobüsteydim.
Yolculuk uzun sürecekti, mide bulantılarım git gide artıyordu. Yine de yüzüme bir gülümseme yerleştirmeye çalışıp kollarımı karnıma sardım ve arkama yaslandım. Oğlum babasıyla tanışacaktı. Oğlum olacağını hissediyordum ama şimdi yalnızca iki aylık hamile olduğum için hiçbir şey belli değildi elbette.
Fadik Teyze'nin vereceği tepkiyi merak ediyordum en çok. Sonra Azer'in karşısına çıkacaktım. Her neredeyse, hangi soruyla uğraşıyorsa birlikte düzeltecektik. Hamile olduğumu öğrenince çok sevinecekti. Kurtuluş'lar kocaman bir aileydi ve ben ne yazık ki hepsiyle tanışamamıştım. Ama bebeğimi benimseyeceklerine, onu güldüreceklerine emindim. Ve daha bir mercimek kadar olan can parçam mutlu olursa, ben de mutlu olurdum.
Saatler sonra omzumun sallanmasıyla irkilerek uyandım. Refleks olarak elimi kaldırmıştım ki muavin ellerini havaya kaldırdı.
"Bacım napıyürsün ya!" dedikten sonra birkaç saniye onaylamayan bir ses çıkarttı ve kafasıyla dışarıyı işaret etti.
"Geldik. Bura son durak."
Adamın söylediklerini hazmetmeye çalışarak gözlerimi kırpıştırdım. Adana'ya gelmiştim, Azer Kurtuluş'un krallığına. Planım buraya kadar iyiydi ama devamında ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Azer'lerin evini bilmiyordum, Adana'da tanıdığım kimse de yoktu.
"Ablacım sen iyi misin?"
Muavinin sorusuyla kafamı tekrar ona çevirdim ve ayaklandım. Adam beni arkamdan takip edip valizimi vermek için otobüsten inerken bana baktı.
"Sen kimin misafirisin bacım? Şaşkın şaşkın bakıyün etrafına falan... Kimse seni almaya gelmeyecekse bak şuradan kalkan minibüsler var. Onlara bin bak kalkar birazdan ha."
Adamın önüme koyduğu valize bakarken durumumu nasıl açıklayabileceğimi düşündüm. Adana'nın kralı benim karnımdaki çocuğun babası olur. Hatta nasipse nikahıma alacağım kendisini; ama nerede yaşadıklarını bile bilmiyorum. Sonunu düşünmeden atlayıp geldim Adana'ya.
"Ben bir ailenin davetlisiyim aslında. Ama unuttum nerede yaşadıklarını." dedim gergin bir şekilde. Muavin bir sigara paketi çıkarttı arka cebinden ve soğuk rüzgara karşı elini siper edip yaktı sigarasını. Azer Adana'dan hep güneşli ve sıcak diye bahsederdi ama Adana bugün oldukça kapalıydı ve beklediğimden soğuktu. Üzerimdeki hırkaya biraz daha sıkıca sarılıp sigarasını öte tarafa üfleyen adama baktım.
"Bilen birilerine sorduralım. Kimlerin misafiriyim demiştin?"
"Kurtuluşlar'ın."
Adamın sigarası dudakları arasında asılı kalırken gözleri açıldı. Geriye doğru bir adım atıp beni tekrar inceledi. Sanki tanıdığı birini çıkartmaya çalışıyor gibiydi.
"Sen kız kardeşlerden değilsin, değil mi? Azer Abi'm otobüsle yollatmaz çünkü kardeşini. Kuzenleri neyin misin?"
Kendimi sorguya alınmış gibi hissediyordum artık. Elimi enseme götürüm rahatsızca yerimde kıpırdandım.