3-2-1 (Bölüm 1)

599 49 47
                                    

Merhabalar efenim! Uzun bir süredir hiç gelmediğim kadar coşkuyla ve hevesle geldim siteye. Çünkü aklıma yeni bir hikaye geldi! Hatta bir kitap olarak yazmayı düşündüm ama senaryonun nasıl gideceğine ya da hikayenin ne kadar süreceğine emin olmadığımdan buradan yayınlamaya karar verdim. 

Bambaşka bir evrende geçiyor bu hikaye, ama içimden bir ses beğeneceğinizi söylüyor. Yepisyeni karakterler var, hepsini istediğiniz şekilde hayal edebilirsiniz. Ama Neco'yu Cem Söküt olarak düşünerek yazdım, onu da belirtmemde fayda var.

Görüşlerinizi bilmek istiyorum. Bölümü yayınladıktan sonra bilgisayarın başında dikilip yorum gelmesini bekleyeceğim sdhfgsjdhgf. Seviliyorsunuz, öpüldünüz.



Karaca

Burnuma gelen keskin bir koku ve beynime aniden saplanan bir baş ağrısıyla uyandım. Gözlerimi hızla açıp yattığım yayları çıkmış somyada doğrulurken, Necmi'yi mutfakta cebelleşirken gördüm.

"Napıyon lan sabah sabah?" dedim dağınık saçlarımı bir yandan indirmeye çalışırken. Necmi bana dönmeden bir yumurta daha kırdı.

"Sen niye burada uyudun?"

Sorusuyla seslice nefesimi verip ayağa kalktım. Her ne pişirmeye çalışıyorsa fiyasko olacağına emindim, o yüzden mutfağı ateşe vermeden önce ona müdahele etmek için yanına doğru yürüyordum ki keskin kokunun nereden geldiğini anladım hızlıca.

"Off! Neco leş gibi kokuyorsun!" dedim bağırarak hızlıca geriye kaçarken. Elindeki yumurtayı bırakıp bana döndü.

"Suyu kesmişler kızım, ne yapayım?" dedi umursamaz bir tavırla. Suratımı ekşitip kafamı iki yana salladım.

"Git Fehmi'lerde yıkan, ne bileyim bir hayrat çeşme bul duşunu al abi! Bu hal nedir ya, uykumdan uyandım resmen."

Necmi gözlerini alayla devirip tavayı ocağa koydu bana aldanmadan. Korkarak da olsa yanından geçip kendime su doldurdum.

"İşe mi ringe mi?" dedim suyumdan büyük bir yudum aldıktan sonra. Adana'nın sıcağı her zamanki gibi beni öldürmeye çalışıyordu.

"Ringe. Dövüşler başlar yakında, seçmelere az kaldı."

Onu anladığımı belirten bir ses çıkartıp yıkık dökük salonun penceresine doğru yürüdüm. Daha çoluk çocuk dışarı çıkmamıştı, telefonum kırıldığı için saate bakamıyordum ama erken olduğuna emindim. Necmi hep erken kalkardı zaten, 'sporcu' kişiliğine bunun uygun olduğunu söylüyordu. Ama benim öğleye kadar uyumak isteyen kişiliğimle kimsenin ilgilendiği yoktu.

"Sen de gelcen mi?" dedi bana doğru seslenip. Esnememi bastırmadan açılmış ağzımla ona doğru döndüm.

"Gelirim. Bizim çocukları da bir göreyim. Hem Adnan amcanın bir iki ihtiyacı vardı, ona da bakmış olurum."

Necmi tavadaki yumurtaları karıştırıp içine biraz peynir koyarken, ki peynirin ne kadar taze olduğu tartışmaya açıktı, alayla güldü.

"Gel hele bak ne anlatacağım sana." diyip muzip bir ifadeyle kafasını sallayınca, kaşlarımı çatıp ona baktım. 

"Ne anlatacaksın?"

"Dedikodu var kız, gel hele gel." dedi eliyle işaret edip. Omleti tabaklara koyarken her zamanki gibi bana fazla koyduğundan istifimi bozmadan kendi parçamdan birazını ona verdim.

"Ramo'yu biliyorsun değil mi?" dedi sırıtarak karşıma otururken. Ona boş bakmış olacağım ki iç çekip açıkladı.

"Var ya hani şu kaslı iri eleman-"

AzKar HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin