Bölüm şarkısıyla okumanızı öneriyorum. Hatta çok çok çok çok rica ediyorum. İyi okumalar, öpüldünüz çiçekler :)
Azer, Karaca'nın karşısında otururken birbirlerinin konuşmaya başlamasını bekler gibi sustular. Aslında konuşması gereken Azer'di, durup dururken eve gelmişti çünkü. Karaca'nın burada yaşadığını ailesi bile bilmiyordu belki de. Aslında sakladığından da değildi, yalnızca kimse merak edip görmeye gelmemişti.
"Söylesene."
Karaca en sonunda dayanamayıp konuştuğunda, Azer bir rüyadan uyanmış gibi bakışlarını masadan çekip kafasını kaldırdı ve dalgınlıkla Karaca'ya baktı.
"Özür dilerim."
Karaca'nın anında kaşları çatılırken Azer gözleri önündeki manzarayı izliyordu. Kaşlarının bir hareketi, rahatsız olduğunda üst dudağının kenarında ortaya çıkan kıvrım, ya da şaşırdığında titreyen kirpikleri bile bir şaheserdi. Ve Karaca bunun farkında bile değildi.
"Ne için?" dedi Karaca ciddiyetle. Azer'in özür dileyecek tonlarca şeyi vardı, ama adamın şimdi neyi kast ettiğini anlamamıştı.
"Öyle apar topar geldim..." dedi ve sustu Azer. Bu sırada karşısında oturan kadın alayla güldü ve bakışlarını kendi ellerine dikip iç geçirdi. Azer Kurtuluş tabii ki asıl beklediği özürü dilememişti. Karaca bu sefer dilinin ucundaki şeyi yutmak yerine konuşmaya karar verdi.
"Geldin, enkaz ettin hayatımı. Onun için özür dilemiyorsun da gece gece kapıma dikildiğin için mi diliyorsun özrünü?"
Kanı anında kaynayıp öfkesi daha da artarken, hala biraz sarhoş olan Azer gözlerini kırpıştırıp ona baktı.
"Ben mi enkaz ettim hayatını? Sen beni geride nasıl bıraktığının farkında mısın?"
Normal koşullar altında, sabahki tavrını korumayı planlıyordu Azer. Kurşun geçirmez bir şekilde dikilecekti kadının karşısında. Karaca ona yeterince acı vermişti, o kadar canını yakmıştı ki bir yerlerde 'Azer Kurtuluş' isimli bir mezar taşı bile olmalıydı. Kız onu terk edip gittiğinden beri nefes alıp veren adam bambaşka bir adamdı çünkü.
"Canını mı yaktım? Kusura bakma!" dedi Karaca öfkeyle. Sesindeki alaycı tını Azer'i daha da sinirlendirdi.
"Sen benle dalga mı geçiyorsun kızım?" dedi bağırarak. Karaca dudaklarını birbirine bastırıp öfkeyle ona bakarken kalkıp adamın suratına bir tane geçirmemek için zorladı kendini.
"Nasıl bırakmışım seni? Ne kadar yaralamışım anlatsana!" dedi Karaca da aynı onun gibi bağırarak. Azer hem haykırarak ona yaşadıklarını anlatmak istiyordu, hem de kadının söyleyeceklerini merak ediyordu. Karaca sabrı taşmış gibi ayağa fırladı ve işaret parmağını ona doğrultarak bağırmaya başladı.
"Siktir git lan buradan! Erkeklik dedin, sana kalbinin yerini hatırlatmışım, öyle dedin... Ne oldu? İki saniye boşta kalınca gönlün başkasına kaymış hemen! Başka bir kadının koynuna girip çocuk yapan ben miyim!"
Karaca'nın bağırışını tüm apartman duyuyor olmalıydı. Ama bunu daha az umursayamazdı.
Azer de aynı onun gibi sandalyesini gürültüyle geriye ittirip ayağa fırladı ve yaklaştı kadına doğru.
"Sen olayları karıştırmışsın Karaca. Sevdiğini terk edip iki gece sonra başkasının koynuna giren sensin, ben değilim!"
Azer'in ağzından çıkan cümlenin son bulmasıyla, yanağının yanmaya başlaması bir oldu. Gözlerini kırpıştırıp hafifçe yana savrulan kafasını geri doğrulttuğunda, Karaca'nın ona tokat attığını fark etti.