Bu Şehirde-3

833 62 85
                                    

Selamlar, bölüm bekliyordunuz buyrun geldi. Geçen bölümlerde yorumlarda gördüklerime dair de bir şey söylemek istiyorum. Ben Azer'i de Karaca'yı da kendilerince haklı buluyorum. Karaca başka seçeneği olmadığını düşünüyordu, Azer de hayatı boyunca ilk defa sevdiği kadın tarafından sevilmediğine ve terk edildiğine inanmıştı. Çok bekledi Karaca'nın ona sevgisini göstermesi için, ama biliyorsunuz ki Koçovalı evi insan değil, iyi numara yapan oyuncular yetiştirir. İkisinin de başka seçeneği yoktu, bu yüzden herhangi bir karaktere bu kadar yüklenmiyorum ben kendi adıma.

Biyrooooon (beni öldürmeyin lütfen, tşkler.)


Azer gittikten sonra Karaca balkonda oturmaya devam etti. Bu sefer üzerine şal almadan, ya da sıcak bardağını elleriyle kavramadan. Soğuk rüzgara teslim bir şekilde dikilirken içtiği sigaralardan midesi bulanarak ileriye bakmaya devam etti. 

Aklına gelen anının silinmesi için gözlerini kırpıştırıp duruyor, kafasını iki yana sallıyordu. Ama Karaca biliyordu, anılardan bu şekilde kaçamazdı. Ne yazık ki.

Azer'in evinde kalışının bilmem kaçıncı, birbirlerine duygularını itiraf edişlerininse yalnızca üçüncü günüydü. Karaca bahçede otururken, Fadik Teyze çarşıya gitmişti, Azer'in çayları getirmesini bekliyordu. Birkaç saniye sonra Azer Kurtuluş iki elinde çay bardaklarıyla geldi. Ancak sol elinin parmaklarının arasında bir şey daha tutuyordu.

Karaca kocaman gülümseyerek kendi çayını almak için uzandı. Azer kendi bardağını da yanına koyup sandalyesini kızınkine doğru çekip kıza doğru eğildi. Azer Kurtuluş'a bu kadar yakın olmak kalbinin duyulabilecek kadar yüksek atmasına sebep olurken, Azer elinde tuttuğu çiçeği Karaca'nın kulağının üzerine yerleştirip geriye çekildi.

"Yakıştı mı?" dedi Karaca, ama cevap zaten Azer'in ona bakışından oldukça belliydi.

"Çok." dedi Azer sandalyesinde arkasına yaslanırken. BAzen böyle bir jest yapıyordu, ama hiç arkası gelmiyordu bunların. Karaca garip bir şekilde, Azer'in kendisinden daha utangaç olduğunu anlamıştı birkaç günde. Arada bir gaza geliyor, kendini tutamıyordu sanki; ama o anların dışında kıza dokunmaktan çekinir gibiydi.

"Ne düşünüyorsun?" dedi Azer çayından bir yudum alırken. KAraca gülümseyerek omuz silkti.

"Biraz utangaçsın, onu düşünüyordum."

Adam böyle bir cümle beklemiyor olacak ki kaşları kalktı ve şaşkınlıkla baktı kıza.

"N-nasıl yani?" derken bile gergindi. Bu Karaca'yı daha da güldürdü. İstanbul'un sahiplerine karşı dikilip racon kesmek kolaydı da Karaca'yla konuşmak mı zordu yani?

"Çok garip adamsın Azer Kurtuluş." dediğinde Azer gülümsedi bilmiş bir edayla.

"Neyimiz garipmiş Karaca hanım?" 

Kendisine bakılırken karşı tarafın gözlerinin titrediğini, ağzından çıkacak her lafı dikkatle dinlediğini daha önce görmemişti Karaca. O yüzden içinden gelenleri Azer'e söylemek istedi. 

"Bakışlarını hemencecik kaçırıyorsun benden. Elini kaldırıp uzanıyorsun bana doğru, ama indiriyorsun sonra. Görmediğimi sanıyorsun, ama görüyorum."

Azer duyduğu şeyleri çenesini eline dayayarak dinledi ve derin bir nefes aldı. Boştaki elini uzatıp Karaca'nın saçlarının ucunu severken, kendi kendine konuşurmuş gibi mırıldandı.

"Çok bakarsam soldururum diye korkumdan. Yoksa sana bakmamak, dokunmamak mümkün mü?"

Karaca daldığı anılarla yerine saplanmış gibi hissediyordu kendini. Aklı bir hapishaneydi, ona da kurtuluş yoktu. Daha da kımıldamazdı, ama balkon kapısının açılması ve içeriye ev arkadaşının gelmesiyle gözlerini kırpıştırdı.

AzKar HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin