İstek bölümdür, yorumlar başım gözüm üstüne. Ben yazarken baya eğlendim, sizin de okurken keyif alıp güleceğinizi düşünüyorum. Umarım öyle olur yani. Yorum yapın pliz :)
Karaca
Azer'le karakola giderken ne ondan ne de benden ses çıkmıyordu. Fadik Teyze ısrar ettiği için bana tahammül ettiğinin farkındaydım. Yoksa hayatta ailemin durumunu öğrenmek için zahmet edip karakola kadar gelmezdi.
Yani, gelmezdi herhalde.
Azer'in benimle ilgili ne düşündüğünden son zamanlarda emin olamıyordum. İlk günlerde nefretini belli etmekten hiç çekinmiyordu ama son zamanlarda beklediğimden nazik davranmaya başlamıştı. Fadik Teyze onu karşısına çekip azarlamış olmalıydı, Azer Kurtuluş kendi içinden gelerek bana böyle davranmazdı. Neticede onun gözlerinde düşman kızından başka bir şey değildim. Bana her baktığında yarım kalan intikamını hatırlıyor, içindeki nefret katlanarak büyüyordu.
"Arabada otur. Ben konuşup geleceğim."
Aracı park ederken bana bakmadan kurduğu cümleyle gözlerimi devirdim.
"Emriniz olur paşam." dememle kaşları kalkık ve ağzı hafif açık şekilde bana dönüp ters bir ifadeyle baktı.
"Kalktık geldik senin ailen için. İki saniye laf dinlesen ölür müsün?"
Benim yanıt vermeme izin vermeden kendi tarafının aralık olan camını kapatıp ceketini düzeltti.
"Klimayı da açık bırakıyorum, araba çalışır halde yani."
İmalı bir şekilde konuşmuştu ama sebebini anlamamıştım.
"Yani?" dediğimde gülmemeye çalışırmış gibi dilini dişleri üzerinde gezdirip yan gözle bana baktı.
"Kaçmak istersen yani, araba çalışır halde. Al git evine."
Bu sefer sesli bir şekilde iç çekip gözlerimi devirince Azer istediğini almış gibi bir gülümseyişle arabanın kapısını açtı. Beni kovmaya çalışmaktan ve benimle uğraşmaktan asla vazgeçmeyecekti. Kendisi inerken ben de hızla indiğimde kafasını gökyüzüne kaldırıp sabır dilendiğine emindim.
"Kızım, kalsana içeride!"
Yağan kardan dolayı vücudum anında soğuyunca kollarımı kendime sarıp kafamı iki yana salladım. Ailemle ilgili mesele her neyse ben öğrenmek istiyordum. Azer'i Koçovalılar'la ilgili bir meselede uğraştırmam bile saçmaydı. Tek başıma halletmeliydim.
"Aile benim ailem." dememle kafasını yana eğdi.
"Araba da benim arabam. Keşke kilitleseydim seni içeriye."
Bu söylediğiyle kendimi tutamadan ufak bir kahkaha çıktı dudaklarımdan.
"Kilitleseydin o zaman Kurtuluş... Olmuşla ölmüşe çare yok. Yürü hadi."
Kaşlarımla birkaç metre ötemizde duran karakola doğru yürümeye başladığımda, Azer'in arkamdan sesli şekilde sabır çektiğini duydum. Bu yalnızca benim daha fazla sırıtmamı sağlamıştı.
Danışmaya doğru giderken yan yana yürüyorduk ve kollarımız birbirine sürtüyordu. Görevli komiser meşgul olduğu için, koltuklara oturup beklemeye başladık. Dikkatle etrafımı incelerken Azer yanımda oldukça rahat bir şekilde telefonuna bakıyordu. Ben bu kadar gerginken onun anlamsız rahatlığı iyice batıyordu bana.
"Pişt."
Dibine kadar girip fısıldadığımda, beni o kadar yakınında beklemiyor olacak ki irkilip bana döndü.