Azer, Karaca'nın evinden fırlayıp gittiğinden beri iki gün geçmişti.
İki koca gündür Karaca'dan ses seda yoktu.
Tam olarak ne beklediğine de emin değildi, neticede çekip giden kendisiydi. Ama merakından çatlıyordu. Karaca'nın kapısına dayanmasını bile beklemişti, kadın cevapsız kalmaya asla tahammül edemezdi çünkü. Ama Karaca Demir gelmeyi bırak, mesaj bile atmamıştı.
Bunu yapmamak için gösterdiği tüm çabalarına rağmen, Azer kendini Pazartesi günü adliyenin önünde buldu. Eğer Karaca gelmediyse, o gidecekti. Ama konuşmaları gerekiyordu.
Ofisin önüne geldiğinde, daha önce görmediği dışarıdaki adam tarafından durduruldu.
"Kimsiniz?"
Azer, kendisiyle sert şekilde konuşan adama gözlerini devirmemek için çenesini sıktı ve nazikçe gülümsemeye çalıştı.
"Karaca'yla görüşeceğim." demesiyle kapıda duran adam iki yana salladı kafasını.
"Savcım müsait değil."
Azer iç çekip dilini dişleri üzerinde gezdirdi.
"Savcına söylersen 'Azer Kurtuluş geldi' diye, bana zamanını ayıracaktır." dedi kelimelerin üzerine basa basa.
"İrfan, savcı içeride mi?"
Azer yanından gelen sesle kafasını çevirip Aras'a baktı. Aras, Azer'e göz kırpıp İrfan'dan olumlu yanıt alınca, açılan kapıyı tutarak önden Azer'in geçmesini bekledi.
Karaca sandalyesinde oturmuş büyük bir ciddiyetle evrak inceliyordu ki kapının açıldığını duyunca kafasını kaldırmadan konuştu.
"Kahve getirdim de lütfen." diyip gözlerini gelenlere dikince iç çekti.
"İrfan değilmişsiniz. Rahatsız edilmek istemediğimi söylemiştim."
Kadının buz gibi ses tonu Aras'ı germişe benzemiyordu, ama Azer sertçe ona baktı. Karaca'ysa odada sanki o yokmuş gibi davranıyordu.
"Savcım dosyaları getirdim ben. Şu dava-"
"Bırakabilirsin buraya. Başka bir mesele var mı Aras?"
Aras, ikili arasındaki gerginliği anlamamış gibi kaşlarını çatıp dudaklarını yaladı.
"Azer'i de içeri aldım ama-" diye söze girecekti ki Karaca onu böldü.
"Ve şimdi de onunla beraber çıkarsınız. Selametle."
Geldiğinden beri kafasını ona doğru çevirmeyişi, buz gibi ses tonu ve ne kadar nazikçe de olsa onu odasından kovmasıyla Azer kendini tutmayı bıraktı ve üzerindeki ceketi çıkartırken Aras'a döndü.
"Sen çık Aras, savcı hanımla konuşacaklarımız var."
Kurduğu bu cümle Karaca'nın dikkatini çekmek için yeterli olmuştu. Siyah kaşlarından tekini kaldırıp sinirle baktı Azer'e.
"İşim. Var." dedi kelimelere bastırarak. Azer'se onu dinlemiyormuş gibi ceketini sandalyenin arkasına astı ve oturur pozisyon aldı. Ardından meydan okurmuş gibi Karaca'ya bakınca, kadın iç çekti ve eliyle alnını ovuşturdu. Azer işi inada bindirmişti, çıkmayacaktı. Olay çıkartmaktan nefret ettiği için onu zorla ofisten de çıkarttıramazdı. Bu yüzden yenilgiyle Aras'a döndü.
"Seninle öğlen görüşürüz."
Aras ona eliyle selam verdi, ardından Azer'e göz kırptı ve dışarı çıktı. Kapının arkasından kapanmasıyla, Karaca sol elinde tuttuğu dosyayı masaya fırlattı ve ayağa kalktı.