POV: Celasun'un Azer ve Karaca'yı görüp Yamaç paraşütüne yetiştirmesinden sonra, Yamaç ikisini sorguya çeker.
Aynen şu şekil satır arası yorum atmanızı bekliyorum, 0 şaka. Şike yapıyor gibi de olmasın ama, ne kadar çok yorum gelirse o kadar gaza gelip Part 2'yi atarım. Öpüldünüz çiçekler :)
Karaca
Yaklaşık bir saattir yerimden kalkmadan kitap okuyordum. Gözlerim acımaya başlamıştı ama yapacak daha iyi bir şeyim de yoktu. Aşağıya inersem iş yapmak zorunda kalacağımı bildiğimden kitabımı okumaya devam etmiştim ki, kapım çaldı.
"Gel?"
Kapı aralandığında Saadet ablayı ya da babaannemi görmeyi bekliyordum ama bunun yerine karşıma Celasun'u görünce kaşlarım çatıldı.
"Senin ne işin var burada?" dedim hemen oturduğum yerde dikleşip. Azer'den aldığım yeni Yılmaz Güney kitabını yatağıma bırakırken, onun da gözleri kitaba takıldı.
"Yılmaz Güney mi okuyorsun?" dediğinde gözlerimi devirdim.
"Evet."
"Adanalıydı, değil mi?"
Olayı nereye çekmeye çalıştığını anlamadığımdan tek kaşımı kaldırıp ona baktım.
"Evet, öyle. Hayırdır, sen kitap okur muydun?" dediğimde alayla güldü. Sorunun cevabı hayırdı, onu yeterince iyi tanıyordum.
"Yamaç abi seninle görüşmek istiyor. Kahvede. Beni yolladı getirmem için."
"Ben kargo poşeti değilim Celasun. Arasanız da olurdu." dedim ama daha fazla uzatmamak için yataktan kalktım. Kenarda duran ceketi üzerime geçirirken beni inceleyen Celasun'u görmezlikten geliyordum.
"Karaca."
Adımı uyarırmış gibi söyleyince ona döndüm.
"Yamaç abi sana sorduğunda... Sorularına doğru yanıt ver, olur mu?"
Gözlerime bakıp dikkatle kurduğu cümleyle yüzümü buruşturdum. Ben yalan söylemezdim, en azından Azer'le ilgili konular hariç. Onu da saklamak istemiyordum, nasıl sevdiğimi bağırmak istiyordum ama bu iki tarafın da ölmesiyle sonuçlanabilirdi. Tam da bu yüzden susuyordum zaten. Ama Celasun'un neyi kast ettiğini anlamamıştım.
"Neyden bahsediyorsun sen? Ben yalan söylemem." dediğimde Celasun bana doğru alaycı bir bakış attı. Ardından bana çok da inanmayan bir bakış atıp mırıldandı.
"Peki. Sen öyle diyorsan."
Kahveye geldiğimizde içeri adımımı atacaktım ki, birlikte oturan amcam ve Azer'i gördüm. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken yerimde kalınca, Celasun bana baktı.