Kaybetme Korkusu-2 (Kesit)

608 64 159
                                    

Satır arası yorum yoksa bölümü salmam (kötü kadın gülüşü).



Azer, Karaca'nın evinden fırlayıp gittiğinden beri iki gün geçmişti.

İki koca gündür Karaca'dan ses seda yoktu.

Tam olarak ne beklediğine de emin değildi, neticede çekip giden kendisiydi. Ama merakından çatlıyordu. Karaca'nın kapısına dayanmasını bile beklemişti, kadın cevapsız kalmaya asla tahammül edemezdi çünkü. Ama Karaca Demir gelmeyi bırak, mesaj bile atmamıştı. 

Bunu yapmamak için gösterdiği tüm çabalarına rağmen, Azer kendini Pazartesi günü adliyenin önünde buldu. Eğer Karaca gelmediyse, o gidecekti. Ama konuşmaları gerekiyordu.

Ofisin önüne geldiğinde, daha önce görmediği dışarıdaki adam tarafından durduruldu.

"Kimsiniz?"

Azer, kendisiyle sert şekilde konuşan adama gözlerini devirmemek için çenesini sıktı ve nazikçe gülümsemeye çalıştı.

"Karaca'yla görüşeceğim." demesiyle kapıda duran adam iki yana salladı kafasını.

"Savcım müsait değil."

Azer iç çekip dilini dişleri üzerinde gezdirdi.

"Savcına söylersen 'Azer Kurtuluş geldi' diye, bana zamanını ayıracaktır." dedi kelimelerin üzerine basa basa. 

"İrfan, savcı içeride mi?"

Azer yanından gelen sesle kafasını çevirip Aras'a baktı. Aras, Azer'e göz kırpıp İrfan'dan olumlu yanıt alınca, açılan kapıyı tutarak önden Azer'in geçmesini bekledi.

Karaca sandalyesinde oturmuş büyük bir ciddiyetle evrak inceliyordu ki kapının açıldığını duyunca kafasını kaldırmadan konuştu.

"Kahve getirdim de lütfen." diyip gözlerini gelenlere dikince iç çekti.

"İrfan değilmişsiniz. Rahatsız edilmek istemediğimi söylemiştim." 

Kadının buz gibi ses tonu Aras'ı germişe benzemiyordu, ama Azer sertçe ona baktı. Karaca'ysa odada sanki o yokmuş gibi davranıyordu.

"Savcım dosyaları getirdim ben. Şu dava-"

"Bırakabilirsin buraya. Başka bir mesele var mı Aras?"

Aras, ikili arasındaki gerginliği anlamamış gibi kaşlarını çatıp dudaklarını yaladı.

"Azer'i de içeri aldım ama-" diye söze girecekti ki Karaca onu böldü.

"Ve şimdi de onunla beraber çıkarsınız. Selametle."

Geldiğinden beri kafasını ona doğru çevirmeyişi, buz gibi ses tonu ve ne kadar nazikçe de olsa onu odasından kovmasıyla Azer kendini tutmayı bıraktı ve üzerindeki ceketi çıkartırken Aras'a döndü.

"Sen çık Aras, savcı hanımla konuşacaklarımız var."

Kurduğu bu cümle Karaca'nın dikkatini çekmek için yeterli olmuştu. Siyah kaşlarından tekini kaldırıp sinirle baktı Azer'e.

"İşim. Var." dedi kelimelere bastırarak. Azer'se onu dinlemiyormuş gibi ceketini sandalyenin arkasına astı ve oturur pozisyon aldı. Ardından meydan okurmuş gibi Karaca'ya bakınca, kadın iç çekti ve eliyle alnını ovuşturdu. Azer işi inada bindirmişti, çıkmayacaktı. Olay çıkartmaktan nefret ettiği için onu zorla ofisten de çıkarttıramazdı. Bu yüzden yenilgiyle Aras'a döndü.

"Seninle öğlen görüşürüz."

Aras ona eliyle selam verdi, ardından Azer'e göz kırptı ve dışarı çıktı. Kapının arkasından kapanmasıyla, Karaca sol elinde tuttuğu dosyayı masaya fırlattı ve ayağa kalktı.

"Bu ne hadsizlik ya?"

Azer ifadesizce ona bakmaya devam edince, daha da öfkelendi.

"Memleketin polisi, avukatı bile benimle 'siz' diye konuşuyor. Bu ne cüret, geçtin oturuyorsun karşımda?"

Ağzından filtresizce çıkan sözcüklerle Azer'in gözleri karardı. Bakışları sertleşirken gözlerini bile kırpmıyordu adam.

"Ofisinde olabiliriz. Ama ben senin ofisine sorguya çekilmeye gelmedim Karaca. Savcı sıfatını bırakıp geçer misin karşıma?" dedi eliyle karşısındaki sandalyeyi işaret edip. Karaca üst dudağını dişleyip sakin kalmaya çalışarak nefesini verdi yavaşça. İçinden geçenleri yapabilseydi, ofisi darmadağın ederdi şimdi. Ama iş ahlakı ve çizdiği profil, buna müsaade etmediğinden Azer'i gırtlaklamamak için zorladı kendini.

"Beni öylece bırakıp evden gittiğinde, konuşma hakkını kaybettin. Benim seninle konuşacak bir şeyim kalmadı."

Masasının arkasından çıkıp Azer'in önüne yürüdü. Topuklu ayakkabıları mermer zeminde tok sesler çıkartırken, adamın tam karşısında durdu.

"Söylediklerimin hiçbir kıymeti yok mu?" dedi Azer kafasını kaldırıp ona bakarak. Karaca'nın kaşları çatılırken, Azer iç çekti.

"Söylediklerinin mi? Sen bir şey söylemedin ki Azer? İki üç cümle saçmaladın, sonra siktirip gittin!"

"Saçmalayıp gittim?"

Azer hayretle Karaca'ya bakmaya devam edip ayağa fırladı. İkisi de ayakta dururken, aralarında ne kadar az mesafe kaldığını fark etti Azer. Kadını çekip öpmemek için kendini tutması gerekti.

"O söylediklerimden bunu mı çıkarttın?" dedi yüzünü kadınınkine yaklaştırıp. Karaca gözlerini kısıp geriye doğru adımlar attı ve pencereye doğru yürüdü. Azer, kendisinden kaçtığını fark edince iki yana salladı kafasını.

"Ne çıkartacaktım? Ne dedin ki sanki?"

Azer sessiz kalınca, Karaca tekrar konuştu.

"Ben senin ne yaptığını söyleyeyim hemen. Sen ortaya birkaç parça bıraktın, benden de puzzle yapıp çözmemi bekliyorsun. Sen, adım atmaya o kadar korkuyorsun ki Kurtuluş," dedi ve saniyeler önce adamdan uzaklaştığı yolu tekrar yürüyüp önünde durdu.

"Benim adım atmamı bekliyorsun. Ama çok beklersin. Ben o hatayı bir daha yapmam."

Azer bakışlarını Karaca'nınkilerden çekip aralarında duran ve göğsüne bastırılan işaret parmağına dikti. Karaca ne yaptığını yeni fark etmiş gibi elini hızla geri çekerken, Azer kaşlarını çattı.

"Bir daha derken?"

Karaca alayla gülüp iki yana salladı kafasını.

"Salağa yatmayı bırak Azer. Sen zekiysen, ben senden daha zekiyim. Bu oynadığın oyunlar bana sökmez."

Karaca ne zaman incinse, aynı şeyi yapardı. Kendi canı yandığı için, karşı tarafı öfkeden kudurtana kadar konuşurdu. Öyle cümleler söylerdi ki, bu karşı tarafın egosunu yaralardı ve eninde sonunda çıldırtmayı başarırdı.

Şimdi de bunu yapmaya çalıştığını fark edince duraksadı Azer. Karaca'yı incitecek hiçbir şey yapmadığından çok emindi halbuki. Ama öfkeyle soluyan kadın, aksini kanıtlıyordu.

"Ben oyun falan oynamıyorum seninle." dediğinde Karaca ellerini saçlarına geçirdi.

"Azer rica ediyorum gider misin ofisimden? Şu anda konuşacak durumda değiliz görmüyor musun?" dedi en sonunda bağırarak. Azer inatla kafasını salladı.

"İsterse o sikik İrfan mıdır nedir dalsın içeriye, konuşmadan gitmiyorum!"

AzKar HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin