Çocuklu AzKar ve yüksek libidolu Azer yazmaktan asla bıkmam. Yazarken baya eğlendim. Umarım siz de beğenirsiniz, öpüldünüz çiçekler :)
Karaca
Azer işler için birkaç günlüğüne İstanbul'a gitmişti. İki çocukla da tek başıma baş etmek zor olduğu için, bir de Kurtuluş ailesinin eğlenceli akşamlarını çok sevdiğim için, birkaç gündür annemlerin evinde kalıyorduk birlikte.
Seyhan, Ceylan ve annemin mutfakta bir şeyler yaptığını görünce Derya'yı şalla kendime bağlayıp yanlarına gittim.
"Anne, ne yapıyorsunuz?" dedim bir yandan kızımı güldürmek için yerimde sallanırken. Annem kafasını kaldırıp bana döndü ve gülümsedi.
"Prenses uyandı mı uykusundan?" dedi Derya'ya gülücükler saçarken.
"Evet. Biz de biraz sıkıldık, size yardıma gelelim dedik." dedim ve uzanıp Seyhan'ın önünde duran barbunyalardan birazını ayıklamaya başladım. Ceylan köfteleri yoğururken bana baktı.
"Alpaslan uyuyor mu?"
İç çekip elimi salladım havada.
"Nerede o günler? Cin gibi hala. Beni görünce iyice şımardığı için biraz beşiğinde bırakayım dedim. Başına da Yılmaz'ı diktim ağlarsa diye." dememle Ceylan kıkırdadı.
Yakın zamanda olacak Seyhan'ın düğününden konuşmaya başlamıştık ki telefonum çaldı. Kucağımdaki kızımla hem kalkmak zor olduğundan hem de hala barbunyaları ayıkladığımdan Seyhan'a döndüm.
"Canım bir baksana kim arıyor?" dediğimde kafasını sallayıp küçük adımlarla yanıma geldi ve masanın öteki tarafında duran telefonumu aldı.
"Abim arıyor yenge." dediğinde gülümsedim.
"Açıp hoparlöre alsana."
Birkaç saniye sonra arkadan gelen araba sesleriyle Azer'in sesi doldu odaya.
"Gülüm?"
Düne kıyasla keyfi yerinde çıkıyordu sesi. O yüzden ben de sırıttım.
"Hayatım? Nasılsın, nasıl gidiyor işler?"
Azer derin bir iç çekti.
"İyi iyi. Bitecek inşallah yakında."
Onu onaylayan bir ses çıkartıp tekrar barbunyaya bakmak için kafamı eğmiştim ki Azer konuştu.
"Şşt, kız?"
"Efendim hayatım?"
"Üstünde ne var?"
Hoparlörden tüm mutfağa dağılan sesle gözlerim fal taşı kadar açıldı ve ışık hızında kafamı kaldırıp telefona baktım. Seyhan ve Ceylan aynı anda gülmelerini bastırmak için elleriyle ağızlarını örterken bakışlarım anneme çevrildi. Şaşkınlıkla telefona bakıyordu ki elimdekiler alev almış gibi fırlatıp ayağa fırladım.
"Azer..." dedim dişlerimin arasından ve tek elimle Derya'yı desteklerken diğeriyle telefonu hoparlörden çekip kulağıma dayadım. Hızlı adımlarla ve büyük bir utançla mutfaktan çıkarken Azer neden yanıt vermediğimi soruyordu.
"Azer!" dedim fısıldayarak mutfaktan çıkar çıkmaz.
"Telefon hoparlördeydi!" dedim elimle alnımı ovuşturup. Hattın öteki ucundan bir küfür gelince halimize gülmeye başladım.
"Birileri duydu mu?" dediğinde dudağımı ısırdım.
"Kızlar neyse de, annem de oradaydı..." dediğimde gülmemek için dudağımı ısırıyordum. Tüm yüzüme alev basmıştı.