Element

9.4K 535 426
                                    

Salıncakta yavaşça sallanırken yanımdaki salıncağa oturan Oflaz'a baktım.

"Alçin!"

"Annen burada olduğunu söyledi."

Zorlanarak gülümsedim.

"Sadece yarıştan önce yalnız kalmak istedim. Korkuyorum." dedim.

Bugün on yedinci ayın son ,kırk dördüncü, günüydü.

Yani bu yılın son günü.

Bu sene yirmi yaşını doldurmuş, ülkemizin vatandaşı olan tüm gençler bugün tek bir şey için savaşacaktı.

Hayatlarımız için.

Her şeyi en baştan anlatsam iyi olacak.

Çok eski yıllarda Dünya adında bir gezegen varmış.

4,543E9 yaşındayken, tarih dersinden öğrendiğime göre Dünyalı insanlar millattan sonra 2023 senesinde iken savaş tüm ülkeleri içine almış.

En sonunda atılan nükleer bombalar, kimyasal silahlar ile yeni bir tür ortaya çıkmış.

Zombiler.

Savaşlardan dolayı birbirine güvenmeyen ülkelerin vatandaşları ölüme mahkum kalmış.

Sadece yıllar öncesinde yaşayan kahinleri dinleyen ve zaman yolcularının mesaj vermek için çıkardığı durum komedisinden ders çıkaran insanların yaptığı uzay gemileri ile elit kesim kurtulmayı başarmış.

Bu durum hep komik gelirdi.

Neymiş sarı renkli çizim karakterleri gelecekte olalacakların mesajını vermiş ama insanlar bunu anlamamış.

İnsanlar bu kadar salak olamaz.

Sonrası ise biraz şans eseri gerçekleşmiş.

Uzay gemisi yanlışlıkla kara deliğe girmiş. İnsanlar o dönemde kara delikte yaşam olmayacağına inanırlarmış.

Tabii kara deliğe girip şu an yaşadığım gezegene gelince buradaki hayat şartlarıyla tekrardan yaşamlarına devam edebileceklerine karar vermişler.

İlk olarak herkes bildiği bilgileri killere yazmış. Sonrasında inşaat ve tarıma önem vermişler.

Aynı Dünya'da olduğu gibi burada da medeniyetler kurulmuş ve teknoloji gelişmiş.

Şimdi ise yaşadığım Terempelus gezegeninde 3018 yılındayız.

Tabii burada işler Dünya'da olduğu gibi yürümüyor.

Farklı ülkeler olsa da kanunlar aynıydı. Cezalar yaptığımız hataya göre değişiyor.

Mesela hırsızlık yaptıysak gözetim altında ne çaldıysa o ürünün üretiminde yapabileceği emeği veriyor.

Birini öldürdüysen bunun cezası ömür boyu ülkeye hizmet vermek. Bir gün bile izin yok.

Eğer birine işkence ederse aynı işkenceyi o da görürdü.

Kısacası etti buldu hayatı.

Yine çenem düştü. Sihirli orman konusuna geleyim.

Atalarımız buraya geldiğinde toplamda beş büyük ormana girememişler.

Sanki görünmeyen bir engel varmış gibi.

Gezegenin takvimi oluştuktan beş sene sonra yılın her son günü yirmi yaşındaki gençlerin girebileceğini keşfetmişler.

Ormanda ise büyülü taşlar bulmuşlar. Dört farklı taş.

Bu taşlar sırasıyla kahverengi, yeşil; mavi, beyaz; lacivert, mavi ve kırmızı, turuncu renkliysi.

Dört element.

Toprak, hava, su ve ateş.

Fark etmişler ki güçlü olanlar kişiliğini simgeleyen elementi buluyormuş.

Evet, sadece güçlü olanlar.

Çünkü ormanlar belirli sayıda taş üretiyor ve güçlü olanlar kendilerini simgeleyen taşları alıp güçlerine hakim olmuş.

Tabii bu kolay olmamış.

Çünkü ormanda vahşi hayvanlar hayat sürmekte. Ne zaman onları öldürürsek orman daha az taş verdi.

Bu yüzden öldüremiyoruz.

Ne yazık ki vahşi hayvanlar, elemente sahip olmayanlara saldırıyorlar.

Bizler de elemente sahip olmak için girdiğimiz ormanda elemente ulaşamadan bir hayvan tarafından öldürülebiliyoruz.

Günümüzde ise bildiklerimiz elementlere sahip olanların ormana istediği gibi girebildikleri.

İşte bugün bizi bekleyen buydu.

Üç seçenek vardı.

Vahşi hayvanlar tarafından öldürülebilirdim. Element elde edemeyip hayatım boyunca normal bir hayat yaşardım ya da kendi kişiliğimi ifade eden bir element bulup element dersi de olan okullardan birine giderdim.

Tabii bunun için de element bulsun ya da bulmasın herkesin girdiği bilgi sınavına girmemiz gerekiyor.

Ona göre gideceğimiz okul belli oluyor.

Bir de bize hayatımızı yaşamamızı söylüyorlar. Bu gelecek kaygısı varken nasıl hayatımızı yaşayalım?

Güneş Parlarken Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin