Oflaz olayları öğrendiğinde koşarak yanımıza gelmişti.
Gökbay'ın bir oda arkadaşı olmadığı için şanslıydık. Bu yüzden olanları rahatça onlara anlatabilmiştim.
"On iki ceset gördüm. Hepsini de öldüren Yalçın'dı." diye fısıldadım.
Gökbay, "Ben bir yerde Yalçın'a hak veriyorum. Onlar sizi öldürmesin diye o, onları öldürdü. Sizi koruyordu." dedi.
"Biliyorum. Yine de bunlar çok fazla." dedim.
Oflaz, "Ben de Gökbay'a katılıyorum. Ya onlar ya da siz. Hem onların bu kirli işleri yapmak için maaş alan askerler olduğunu düşünürsek ölmeleri iyi bile oldu diyebiliriz." dedi.
"Sizin kadar soğukkanlı kalamıyorum. Beni koruyan adam bir gecede bir düzine adam öldürdü." dedim.
"Aslında bu seni koruyabileceğini gösterir." dedi Gökbay.
Oflaz, "Acaba şu an nerededir?" diye sormuştu ki Gökbay'ın penceresi tıktıklandı.
Şok içerisinde hepimiz pencereye döndük.
Yalçın pencerenin dışından bize el sallıyordu.
Gökbay, "Gelmek için kendisinin sorulmasını bekliyordu herhalde." diyerek pencereyi açtığında Yalçın hızla içeri girdi.
"Yüksekteyiz, nasıl buraya gelmeyi başardın? Hem nasıl kaçtın? Eğer kapıdan çıksan ben seni görürdüm." diyen Gökbay ile Yalçın, "Camdan kaçtım. Zor olmadı." dedi.
Yalçın'a bakmadan "Oflaz senin odanda kalabilir miyim?" diye sordum.
"Tabii ki."
Yalçın'ın bana baktığını hissediyordum.
"Öyleyse gidelim mi? Benim için yorucu bir gün oldu, yatıp uyumak istiyorum." dedim.
"Alçin." diyen Yalçın'a cevap vermedim.
"Aramız iyi mi?" diye sorduğumda "On iki kişiyi öldürdün, Yalçın." dedim.
"Bizi korumak zorundaydım."
"Ya o on iki kişinin birer ailesi, sevdikleri olabilir. Bizi daha başka yollarla koruyamaz mıydın?"
"Benden beklediğin performans ne Alçin? O adamlar eğer ölmeseydi senin odanda kaldığımı Sevilay Hanım'a yetiştirirlerdi? Ölmene izin mi verseydim?"
"Sadece o kadar çok ceset görmeye alışık biri değilim. Bunlar benim için çok fazla. Sana hatalısın demiyorum ama hiçbir şey olmamış gibi davranabilmeni anlamıyorum. Bir insan nasıl bir düzine adam öldürdükten sonra normal hayatına devam edebilir?"
"Alçin."
"Yalçın yarın konuşalım."
Bir şey demesine izin vermeden koridora çıktım.
Asansöre doğru yürürken peşimden gelmesini beklediğim kişi Oflaz'dı ama benimle gelen Yalçın olmuştu.
"Alçin beni bekler misin?"
Ona döndüm.
"Yalçın ben normal bir hayat sürmek isteyen normal biriydim. Böyle bir olay ağır geliyor."
Kaşlarını çatarak "Sen asker olmak istemiyor musun? Bunlara dayanıklı olman lazım." dedi.
"Asker olanlar duygusuz değil, güçlü olur." dedim.
"Bu güçlü olma durumu aynı zamanda duygularının üstesinden gelebilmeyü de kapsıyor. Sorunun bu değil, asıl sorunu söyle." dediğinde yüzümü yere doğru çevirdim.
Doğru söylüyordu.
"Senden korkuyorum Yalçın."
Bunu demem onu şaşırtmıştı.
"Korkacağın ne yaptım ki Alçin?"
"Çok güçlüsün ve gerekirse beni öldürüp yoluna duygularını bastırarak devam edebilirsin." diye mırıldandım.
"Böyle düşünmene inanamıyorum. Ben senin için hayatımı ortaya koyuyorum ve sen aklında kuruyorsun."
"Yalçın sadece bu kapasiteye sahipken seni kendimden koruyamayacak kadar güçsüz olduğumu bilmek korkmama neden oluyor."
"Susmalısın Alçin. Çünkü sen "O çok güçlü, beni kesinlikle korur." diye düşünmek yerine "O çok güçlü, beni öldürebilir." diye düşünmeyi tercih ediyorsun. Şimdi ne yapmamı istiyorsun? Ben ne yapabilirim?"
Sustum.
Söyleyebileceğim bir şey olduğunu düşünmüyordum.
"Yarın ilk tanıştığımız yere gel, seni orada bekliyor olacağım."
Yalçın arkasını dönüp yürümeye başlayınca "Gidiyor musun?" diye sordum.
"Bu gece bir kez daha seni öldürmeye çalışmazlar. Hem Oflaz ile kalacaksın. Yanında durup seni korkutmama gerek yok."
Bir şey dememe izin vermeden gittiğinde gözlerim Gökbay'ın oda kapısına yaslanıp bizi izleyen Oflaz ve Gökbay'a kaydı.
Sessizlik oluştuğunda Gökbay konuşmaya başladı.
"Sanki kırıldı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasyHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...