Toplanma alanına vardığınızda hazırlanan kürsünün üzerinde element dersleri veren, en iyi akademilerin müdür ve müdürlerini gördük.
Heyecanla Oflaz'ın kolunu sarstım ve "Sen de benim gördüğümü görüyor musun?" diye sordum.
Oflaz'a dönmemiştim bile.
Müdürleri ilk kez canlı görmek heyecandan ne yapacağımı şaşırtmıştı. Onlar çok asillerdi.
"Kolumu az daha sıkarsan kolumun koptuğunu da göreceğiz."
Kolunu sıktığımı fark ettiğimde elimi çektim ve "Alt tarafı biraz sıktım. Sen de ne abarttın. Biraz daha zorlasan şifacıların yanına gideceksin." dedim.
"Kusura bakma. Bir daha kolumu sıktığında susup kolumun kopmasını beklerim. Sonuçta acı çekmiyorum."
Oflaz'ın yüzüne baktım ve "Günlük laf edişin bittiyse karşımızda duran insanlara bakabilir miyiz? Dünyaca ünlüler. En iyi element taşıyıcıları ve müdürleri." dedim.
Oflaz, müdürlere baktı.
"Çok zarifler."
"Evet! Özellikle Kraliyet Element Akademisi müdüresi ve Doğal Element Akademisi müdürü. Duruşları, bakışları, giyinişleri efsane. Ah onlardan birini benim müdürüm olacak, sabah akşam köle gibi çalışırım."
Oflaz, "Eğer elemente sahip olursak yazılı sınavda başarılı olacağımıza eminim. O iki okuldan birini kazanırız." dedi.
"Ay umarım öyle olur." dedim.
Toplanma alanı yavaş yavaş yirmi yaşındakiler ile dolarken toplanma alanının çevresinde kameramanlar bizi çekiyordu.
Eskiden hep televizyondan izlediğim sınavı yaşayacaktım. Umarım başarılı olabilirim.
Ülkedeki tüm yirmi yaşında olan vatandaşlar toplanma alanına geldiğinde Oflaz kaybolmayayım diye el bileğimden tuttu.
"Çok fazla insan var. Korkmaya başladım." diye fısıldadım.
Bir başkasının beni duymasını istemiyordum.
Oflaz, "Onların da şansları bizimle aynı. Korkma." dedi.
Onu kafamla onaylarken bana çarpan kız baktım. Uzun sarı saçları, doğal bir güzelliği vardı.
"Şey pardon. Kalabalıktan kaçmaya çalışırken size çarptım. Bu arada demezsem rahat edemem, saçların çok güzel."
Kızın tatlı konuşması tebessüm etmeme sebep olmuştu.
"Teşekkür ederim. Senin saçların da çok güzel."
Kız, "Rica ederim." derken tatlı bir gülümseme yollamıştı.
Adını söylemediğini fark ettiğinde "Bu arada ben Meva." dedi.
"Memnun oldum, Meva. Ben de Alçin." dedim.
Bu kız gözüme girmişti.
"Oflaz."
Meva, "Ay siz çok tatlısınız. Hangi elemente aitsiniz? Merak ettim." dediğinde moralim bozulmuştu.
"Toprak elementinin taşını bulmaya çalışacağım." diyen Oflaz'ın ardından "Ben daha elementime karar veremedim." dedim.
"Aa öyle mi? Benim ablam da kararsızdı. Ormana girince su elementine ait olduğunu fark etmiş. Eminim sen de ormana girince karar vereceksin. Ben de hava elementini düşünüyorum."
"Umarım." diye mırıldandım.
"Şey ben artık gideyim. Yarıştan sonra birbirimizi görürsek bir şeyler yapalım mı?"
Tam bir şey diyecekken Meva, "Ay ben böyle pat diye arkadaşmışız gibi konuştum. Biraz fazla uçtum. Kusura bakmayın." dedi.
"Önemi yok. Tabii daha sonra buluşuruz." dedim.
Meva gülümsedi.
"Öyleyse görüşürüz."
Oflaz, "Görüşürüz." deyince Meva arkalara doğru yürüdü.
"Çok tatlı kız. Küçük çocuk gibi sıcakkanlı." dedim.
Oflaz beni onayladı ve "Ablası da senin gibi başta kararsızmış. Ormana girince elementine karar kılmış." dedi.
"Evet, bu biraz benim de karar vereceğimi düşündürttü."
"Niye karar veremeyesin? Tabii karar vereceksin." diyen Oflaz ile gülümsedim.
Kraliyet Element Akademisi müdüresi, Sevilay Hanım, ayağa kalktıktan sonra konuşma yapmak için öne doğru yürüdü.
O büyük gün ne kadar gelmiş olsa da Sevilay Hanım'ın giriş konuşması yapmak için hazırlık yapması o büyülü anın geldiğini fark ettirmişti.
"Başlıyoruz." diye fısıldadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
פנטזיהHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...