Yalçın ile bakıştık. Kim gelmiş olabilirdi? Belki de biri bir şey unuttu ya da bir şey oldu.
Odamdan çıkmadan "Kim o?" diye bağırdım.
"Bekçi. Oda kontrolüne geldim!" demesi ile dehşetle Yalçın'a döndüm.
"Buradayım işte. Kontrol etmiş sayılmaz mısınız?" diye sordum.
"Maalesef kesin bir emir var. Odayı da kontrol etmeliyim."
Ne yapacağımı düşünürken bekçinin yanından bir ses daha yükseldi.
"Alçin, canım ben de buradayım. Açar mısın kapıyı?" diye soran Sevilay Hanım ile ne yapacağımı düşünüyordum.
"Bir saniye, giyiniyorum. Hemen geleceğim!" diye seslendikten sonra dolabıma baktım.
Askılık kısmının olduğu kapağı açtım ve Yalçın'a "İçeri gir." diye fısıldadım.
"Burada görmeyecekler mi? Başka bir yere saklanmalıyım." dedi.
"Dediğimi yap, aklıma bir fikir geldi." dedim.
"Sana güveniyorum." diyerek dolaba giren Yalçın'ı baştan aşağı süzdüm. Dolabın içine oturmuştu.
"Ayakta duramaz mısın?" diye sordum.
"Boyum sığmaz."
"Peki boynunu eğsen, biraz da dizlerini kırsan olmaz mı? Öyle ayakta duramaz mısın?" diye sordum.
Yalçın dediğimi yaptığında "Mükemmel. Şimdi önünü yapışık buz ile tamamen kapatabilir misin?" diye sordum.
Yalçın ne yapacağımı aşağı yukarı anlayınca önünü tamamen yapışık buz ile ördü.
Dolabımdan en büyük fularımı çıkardım ve buza yavaşça yapıştırdım.
Üç fular ile tüm buz kapanınca derin bir nefes verdim ve dolabın kapağını kapattım.
Koşarak kapıya gittim ve kilidi açtım.
Karşımdaki Sevilay Hanım ile bekçiye baktım.
"Kusura bakmayın, tam giyinirken geldiniz. Hemen geri üzerimi giyinip açtım. Çok beklemediniz umarım."
"Yok, sıkıntı değil."
Bekçi, "İçeriye girebilir miyim?" diye sorduğunda "Tabii, girebilirsin." dedim.
Bekçi içeri girerken Sevilay Hanım, "Sen iyi misin canım?" diye sordu.
"İyiyim, teşekkürler."
"Bugün kullandığın güç seni epey zorlamış olmalı. Bir dahakine bize bırak, biz o teröristin işini hallederiz."
"O buz bedenime soğukluk veriyordu ve çıkmasaydım donacaktım. Canımı düşündüm." diye yalan söyledim.
Eğer yalan söylemeseydim Sevilay Hanım'ın sırf Yalçın'ı kurtarmak için dikkatleri dağıttığımı anlayabilirdi.
En azından daha Yalçın ile konuşmadığımı düşünmesi işimize gelirdi.
"Anladım canım. Ben de sırf senin için buraya geldim. Seni görmeden içim rahat etmeyecekti. Odana ben de girebilir miyim?"
"Tabii, girebilirsiniz. Buranın müdürü sizsiniz. Sormanıza bile gerek yok."
Sevilay Hanım, "Belki odan dağınıktır, girmemi istemezsin." diyerek içeri giren Sevilay Hanım'a "Çok düşüncelisiniz." dedim.
Bekçi, "Tek kendisi var diye görünüyor." dedi.
"Dolaplara da baktın mı?" diye sordu Sevilay Hanım.
Bekçi, "Bakayım hemen." diyerek dolap kapaklarımı açtığında endişeden nefesim kesilmiş gibiydi.
Bekçi dolaba göz attıktan sonra "Dediğim gibi kimse yok." dedi.
"Tamamdır, banyoya da bak. Sonra gidebiliriz."
Bekçi banyoya giderken "Sevilay Hanım niye odalar aranıyor? Bir sorun mu var?" diye sordum.
"Sadece senin odan aranıyor. O teröristin senden önce odana saklanıp tek başınayken sana zarar vermesine göz yumamayız."
"İlginiz için teşekkürler."
"Görevimiz bu canım."
Bekçi banyodan çıktıktan sonra "Kimse yok." dedi.
"Tamam, biz artık gidelim."
"İyi akşamlar Sevilay Hanım."
"Teşekkürler canım. Eğer o terörist sana yaklaşmaya çalışırsa ondan hemen uzaklaş ve beni ara." dediğinde "Tamam." dedim.
Sevilay Hanım ve bekçi odamdan çıktıklarında kapıyı kilitledim ve odama döndüm.
Dolabımın kapağını açtıktan sonra "Gittiler." diye seslendim.
Yalçın, buzu buharlaştırdığında "Ucuz yırttık." dedim.
"Aynen öyle. Neredeyse yakalanıyorduk." diyerek dolaptan çıktı.
"Boynum ağrıdı."
Gülerek "Canını kurtarmak için küçük bir bedeldi." dedim.
"Gerçekten öyleydi. Artık hamağımı kurup uyumak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasiHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...