Final

2.3K 208 37
                                    

Dün savaşta ölen tüm insanları aynı zamanda cenazesini gerçekleştirdiğimizde geriye sadece acı çeken yakınları kalmıştı.

Oflaz ve Meva'nın mezarının arasında otururken acıyla gülümsedim.

Gözyaşlarım yine akıp gidiyordu.

Benimle birlikte oturan Gökbay, Yalçın ve Dilay'a döndüm.

"Onca olay yaşadık ama tek çıkardığım ders ne biliyor musunuz?" diye sordum.

Yalçın merakla "Ne?" diye sordu.

"Söz vermek berbat bir şey. Bu mezarlıklarda yatan arkadaşlarımızın hepsi söz vermişti."

Yaşadığımız anılar aklıma gelirken elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim.

Oflaz, annem ve babama akşam yemeği ile kahvaltı sözü vermişti.

"Sen bilirsin. Daha sonraya sözün olsun." diyen babama Oflaz, "Sözüm olsun." dedi.

"Hem erken kalkma hem de kahvaltı yapma. Ben ne edeceğim seninle." diye söylenen anneme sırıtarak "Ben de seni seviyorum." dedim.

"Yemeyeceğinize eminsiniz yani." diyen annem surat asmıştı.

"Ahu Sultan sonraya sözümüz olsun." diyen Oflaz'ın yalakalığına yüz buruşturdum.

Meva, Efkan'a bu savaş bittiğinde bir ilişkiye başlama sözü vermişti.

Efkan ve Meva birbirlerine döndüklerinde Efkan utanarak "Öyleyse bu hareketli günler bitince birlikte arkadaşlık dışı takılalım mı?" diye sordu.

"Olabilir."

"Söz mü?"

"Söz."

Annem, babama bizi koruyacağı sözünü vermişti.

"Kendine de kızımıza da iyi bak. Döndüğümde sizi sapasağlam görmek istiyorum." diye annemle konuşan babamla tebessüm ettim.

"Söz veriyorum. Bize bir şey olmayacak."

Ogeday, beni koruyacağı sözünü vermişti.

"Sen arkadaşına git, ben seni koruyacağım." dediğinde tereddüt etmiştim.

"Söz veriyorum. Hadi git!"

Efkan kendilerini koruyacağına dair söz vermişti.

"Kendinize dikkat edeceksiniz, söz mü?" diye sordum.

Efkan, "Söz." dedi.

Uysal Bey, babama işler için söz vermişti.

Uysal Bey, "Normal, o telefon konuşması yanlış anlaşılmaya müsaitt ama merak etme. Babana bir söz verdim. İhanet etmem." dedi.

Son olarak Karam Abi, bana ve Yalçın'a kahvaltı ısmarlayacağına dair söz vermişti.

Adam gülerek, "Öyleyse sözüm olsun. Bir gün sizi dışarı çıkartayım. Gelinimizi tanımak isterim." dedi.

Yalçın, "Söz veren herkesi kaybettik." dedi acıyla.

Gökbay, "Söz vermek lanetimiz mi dersiniz?" diye sorduğunda Dilay, "Galiba öyle. Birçoğu sözlerini tutamadan bize veda ettiler." dedi.

Annemin mezarında ağlayan babama verdim.

"Babamın yanına gitmek istiyorum ama yalnız kalmak istediğini söyledi. Ne yapacağımı bilmiyorum."

Dilay, "Adamı birkaç gün yalnız bırak. Karısını kaybetti. Sana güçlü görünüp, seni teselli etmek ona zor gelir. Bırak, kendisini toparlasın. O zaten toparlanınca sana gelir." dedi.

"En düzgün aile de bendeymiş." diyen Gökbay'a baktık.

Hiçbirimiz bir şey demezken Gökbay, "Galiba bu konuda çenemi kapalı tutmalıyım." dedi.

"Bence de susmalısın." dedi Dilay.

"İleride ayrılmazsak ve evlenirsek çocuklarımıza Oflazların isimlerini verelim mi? Onların isimlerini yaşatalım." diyen Yalçın'a döndüm.

Bu çok ince bir düşünceydi.

"Koyalım." dedi Dilay.

"Acaba huyları da benzer mi?" diye sordu Gökbay.

"Gökbay sana çekmesinler de kime çekerlerse çeksinler." dediğimde Gökbay kaşlarını çattı.

Dilay, "Mezarlıkta olmasak buna gülerdim." deyince bir kez daha mezarlıklara baktım.

"Bu grup hep yedi kişi olarak kalacak. Bedenleri burada olmasa dahi ruhları bizimle." dedim.

Dilay, "Arada hepinizi öldürüp yalnız kalmak istesem de sizi seviyorum beceriksizler." dediğinde hafiften güldüm.

"İlla arada hareket de edeceksin. Yoksa rahat edemiyorsun." dedim.

"Edemiyorum."

Gökbay ayağa kalktı ve "Artık gitme vaktimiz geldi. Zaten sık sık ziyaretlerine geliriz." dedi.

Yalçın, "Gökbay haklı." diyerek ayağa kalkınca ayağa kalktım.

Mezarlıklara baktım ve "Sizleri seviyorum çocuklar ve anne." dedim.

Kafam öne düşerken bana elini uzatan Yalçın'ın elini tuttum.

Bu eli ömrümün sonuna kadar sıkı sıkıya tutacağım.

Güneş Parlarken Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin