Odamın önüne geldiğinde telefonumu çıkardım ve Oflaz'ı aradım.
İlk çalışta açmıştı.
"Alo, Alçin. Odana gittin mi?"
"Şu an kapıdayım. İçeri gireceğim." dedim.
"Dikkatli gir."
Anahtarla kapıyı açarken "Dikkatli nasıl girebilirim? Kapıyı açıp gireceğim." dedim.
"Seni niye yalnız gönderdim ki? Bu kafayla zor yaşarsın."
Oflaz'ın dediğini takmadan odaya girdim ve içeriyi süzdüm.
Gayet normal görünüyordu.
Kapıyı kapattığımda karşımdaki ve sağdaki kapıya baktım. Sağdaki kapı banyo olmalıydı.
"Bir tuhaflık var mı?" diye soran Oflaz'a "Hayır, yok. Şimdi odama gidiyorum." dedim.
"Dolap içlerine de bak." diyen Oflaz'ın abartılığı sıkılmama sebep olmuştu.
Bir yandan da ona hak veriyordum.
Odama girdiğimde yatağıma uzanan kişiyi görmem ile duraksadım.
Yalçın?
O da beni görünce yatakta doğruldu ve telefondakine bir şey çaktırmamam için sus işareti yaptı.
"Alçin. Niye sustun?" diye soran Oflaz'a "Dalmışım." dedim.
Eğer Yalçın'ın burada olduğunu öğrenirse kesinlikle gelmek isteyecekti. İkinci bir tartışmayı çekemem.
Oflaz, "Garip bir şey var mı?" diye sordu.
"Yok, her yere baktım."
"İyice her yere baktın mı? Sevilay Hanım'ın ne yapacağı belli olmaz."
"Baktım baktım. Şimdi işlerimi halledeyim, kapatabilir miyim?" diye sordum.
"Kapat ama dikkat et. Aklım sende."
"Tamamdır, görüşürüz."
Telefonu kapattıktan sonra Yalçın'a "Burada ne arıyorsun?" diye sordum.
"Seni koruduğumu unuttun herhalde. Sen aşağıda arkadaşların ile konuşurken biz odana çıkıp etrafı kontrol ettik."
"Biz?" diye sorduğum sıra içeri baştan aşağı simsiyah giyinen, siyah koyu saçlı bir kız girdi.
"Seni Dilay ile tanıştırayım. Sana bahsettiğim volkan gücüne sahip."
Tebessüm ettim.
"Memnun oldum. Ben de Alçin."
"Biliyorum." dedi ve Yalçın'a döndü.
"Banyo da temiz."
"Mükemmel." diyen Yalçın ayağa kalktı.
Merakla, "Volkan gücü nasıl bir şey? Buzu gördüm ama volkana dair hiçbir şey bilmiyorum." dedim.
"Patlayabilen ateş topları atabiliyorum. Bir nevi bomba. En sevdiğim diğer özelliği de lavlar. İnsan vücuduna dediğindeki etkisi harika." derken hafifçe sırıtıyordu.
Bu onu gözümde psikopatça bir yere koymuştu.
"Benlik iş kalmadı. Gidiyorum." diyen Dilay kapıya yönelmişti ki kapı açıldı.
Yalçın hemen saklanırken kapıyı açan Gökbay'a "İçeri nasıl girdin ve niye geldin?" diye sordum.
"Kapıyı içeriden kilitlemezsen dışarıdan açılabileceğini söylemeye gelmiştim."
"Sağ ol."
Gökbay, Dilay'ı işaret ederek "Benden de hızlı odaya kız atmışsın." dedi.
"Bu arkadaş bazı eksiklerini bu tür şakalar yaparak mı gizlemeye çalışıyor? Yoksa espri anlayışı mı geri zekalıca?" diye soran Dilay'a cevap vermedim.
İkisi kendi arasında halletsin.
"Kırıldım, güzellik. Ben Gökbay. Ateş elementinden." diyerek elini uzattı.
Dilay, Gökbay'ın elini tutmadı ve "İleride işime yarayabilecek bir insan olabileceğini düşünüyor musun?" diye sordu.
Gökbay anlamayarak ona bakarken "Tepkinden geri zekalı olduğunu çıkarıyorum. İşime yaramayacağına göre seninle boşuna tanışıp vaktini harcamak istemiyorum." dedi ve bana döndü.
"Bir şeye ihtiyacın olursa haber verirsiniz."
"Tamam."
Dilay odamdan çıkarken Gökbay, "O kimdi?" diye sordu.
"Sadece tanıdığım birisi. Ben de o kadar yakın değilim." dedim.
Gökbay anladığını belli edercesine kafasını salladı.
"Farklı biriymiş."
"Bence daha çok ürkütücü ve bulaşılmaması gereken bir tip." dedim.
"Çekici." dediğinde ona onaylamayarak baktım.
"Sen geçen bir kızla buluşmamız mıydın?" diye sordum.
"Onunla bir daha buluşmayacağım."
"Hadi gidip yeni bir kızla konuşmaya başla, hadi." dedim.
Gökbay, "Kovduğunu fark ettim. Gidiyorum." dedim.
"Görüşürüz."
"Görüşürüz."
Gökbay odadan çıktığında kapıyı arkasından kapattım ve kapıyı kilitledim.
Yalçın saklandığı yerden çıkarken "Klasik Gökbay." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasyHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...