Uzak Dur

2K 207 67
                                    

Yurda geldiğimde bahçede birbiriyle endişe içerisinde konuşan Oflazların yanına nefes nefese bir halde gittim.

Oflaz beni görür görmez rahatlamıştı. Beni kendine doğru çekip sarıldığında "Senin için çok korktum." dedi.

Ne ona sarılabildim ne de cevap verebildim. Aklım tamamen Yalçın'daydı.

"Yalçın."

Oflaz, "Haberi geldi. Şu an herkes onu konuşuyor." dedi.

Gözlerim dolarken sakin kalmak için kendimi zorluyordum.

Yalçın kalkanını oluşturmadan önce soluduğu kokulu bitki bayılmasına sebep olmuştu. Sonrasında ise tutuklanıp götürülmüştü.

"Ona yardım edebilmenin bir yolunu bulmamız lazım." dedim.

Meva, "Şu an nerede? Belki bir şey yapabiliriz." dedi.

"Sadece özel güvenlikli hapishaneye gittiğini biliyorum. Beni yanlarında tutmak yerine yurda gönderdiler."

"Belki onu oradan çıkartabiliriz." diye umutla konuşan Efkan'a Gökbay, "İmkansız. Özel güvenlikli hapishanenin içinde ne elementler kullanılabilir ne de mahkumlar ile görüşülebilir. Güvenlik en üst düzeyde." diyerek umudunu kırdı.

"Gücümü kullansam belki ona yardım edebilirdim."

Kurduğum cümle ile Oflaz'ın kaşları çatıldı.

Gökbay, "Daha yeni gücünü aldı . Normal bir insan, gücünün hakimiyetini yüzde yüz sağlamak için iki sene eğitim alıyor." dediğinde diğerleri de ona katıldı.

"İlk olarak ben normal bir insan değilim. Ara element gücüne sahibim. İkincisi element temsilcisi olduğumu düşünüyoruz. Eğer doğruysa bu beni daha da güçlü kılar. Üçüncüsü ise gücümün hakimiyetini yüzde yüz sağlamasam da olurdu. Yalçın'ı kurtaracak kadar güç uygulayabilsem yeterdi."

"Kontrolsüz güç kullanımı ölüme bile sebep oluyor. Hem plan altüst olurdu. Karışmaman en iyisi olmuş." diyen Oflaz'a rağmen karışsam nasıl olurdu diye düşünmeden kendimi alamıyordum.

"Yalçın nerede?" diye bağırarak gelen Dilay'a baktım.

Sinirden gözü dönmüştü.

Yalçın'ın yerini söylesek gidip hapishaneyi ayağa kaldırırdı. En sonunda ise kendini yakalatırdı.

"Özel hapishaneye götürülmüş." diyen Efkan ile Dilay, "Orayı başlarına yıkacağım." diyerek yürümeye başladığında Gökbay, "Sakin." dedi.

Dilay kendisini dinlemediği için Gökbay, onun kolunu tuttu ve kendisine çevirdi.

"Saçmalama Dilay."

"Gökbay delirtme beni. Seni ezmem gerekse bile Yalçın'ın yanına gideceğim."

"Eğer oraya gidip gücünü belli edersen seni de yakalamak için sana zarar verirler. Yalçın'ı kurtarmak isterken seni de kurtarmanın derdine düşmeyelim."

Gökbay'ı ilk kez yavşaklık yapmadan adam akıllı konuştuğunu görmek şaşırmama sebep olmuştu.

"O derde girme kardeşim, yakalanırsa kurtarılmak falan da istemiyorum. Burada durmak yok yerine Yalçın'ı kurtarmak için ölmeye razıyım. Sen de artık benden uzak dur. Tanıştığımızdan beri peşindesin. Benden uzak dur."

Gökbay, "İyiliğin için konuşuyorum burada." derken kırıldığı belliydi.

"İsteme kardeşim, isteme! Sadece benden uzak dur. Senden tiksiniyorum. Seni kendimden uzak tutmaya çalışıyorum. Artık bana ve istediklerime saygı duyup peşimi bırak!"

Gökbay, Dilay'ın kolunu yavaşça bıraktıktan sonra "Git hadi." dedi.

"Saçmalamayın." dediğimde Gökbay, "Abi bırak gitsin ya, bırakın! Gitsin yakalansın, hatta öldürülsün. Ne hali varsa görsün!" diye bağırdı.

Dilay, Gökbay'ın bağırmasına daha da sinirlenirken Oflaz olaya el attı.

"İkiniz de sakinleşir konuşun. Hepimiz Yalçın'ı kurtarmak istiyoruz. Birlik olup düşünelim ve bir plan yapalım."

Dilay hepimizi baştan aşağı süzdü. Düşünüyordu.

"Eğer bir saat içerisinde mantıklı bir çözüm yolu bulup uugulamaya koymazsak ben kendim harekete geçerim."

"Tamamdır. Daha fazla ayakta dikilip dikkat çekmeyelim. Kantine gidip oturalım." dedim.

Oflaz, "Yurdun dışında konuşmak daha güvenli olur. Yakındaki yürüyüş parkına gidelim." dedi.

"Hadi öyleyse." dedim.

Siteden çıkmak için yürümeye başladığımızda Gökbay'ın bizimle gelmediğini fark ettim.

"Siz gidekoyun. Ben arkanızdan geleceğim." dedim ve konuşmalarına fırsat vermeden Gökbay'ın yanına gittim.

Güneş Parlarken Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin