Üzerimde hissettiğim ağırlık ile huzursuzlanarak gözlerimi açtım.
Üstümdeki Yalçın'ı görünce ne olduğunu anlayamayarak "Yalçın?" dedim.
"Selam!"
Bir anda üzerimden çekilirken "Görüşürüz!" dedi.
Hzıla yatakta doğrulduğumda odamda tanımadığım beş adama baktım.
"Galiba bir sorunumuz var." dedim.
Yalçın kolumdan tutup beni arkasına aldıktan sonra "Galiba mı?" diye sordu.
Bizim için kalkan oluşturduğunda "Daha yeni uyandım üzerime gelme." dedim.
Alay ederek "Üzgünüm hanımefendi. Bunlar haricinde bu gece yedi kişiyle daha mücadele ettim." dediğinde şok içerisinde "Oha ben de uyanmadım mı?" diye sordum.
"Ben de nasıl uyanmadığını sorguluyorum Alçin ama cevap bulamıyorum."
"Üzgünüm Yalçın, uykum biraz ağır."
"Biraz olduğuna emin misin? Bana baya ağır gibi geldi."
"Sen bana laf edeceğine şu adamlar ile ilgilensene. Hani bizi öldürmek için çabalıyorlar." dedim.
"Doğru."
Yalçın kalkanı kaldırıp sadece beni çevreleyen bir kalkan oluşturdu.
Kalkan hareketlendiğinde anlamayarak Yalçın'a baktım.
Kendisine zehirli sarmaşık ile saldıran adamın elini buzladıktan sonra "Banyoya gidip kapını kilitler misin?" diye sordu.
Şu an içinde bulunduğu ortamda ayak bağı olmamam en doğru karar gibi görünüyordu.
Dediği gibi banyoya gittim ve kapıyı kilitledim.
Arkamı döndüğümde gördüğüm yedi baygın adam korkudan çığlık atmama sebep oldu.
Nefes almıyor gibi duruyorlardı. Umarım ilk gördüğüm anda sandığım gibi sadece baygınlardır.
İçeriden acı nidalar yükselirken koridordan sesler gelmeye başlamıştı.
"Yalçın!" diye bağırdım.
"Efendim!"
"Birileri geliyor!"
"Tamam sen orada kal!"
Acı nidalar bir anda kesilince içeriyi dinlemeye başladım.
Tüm gürültüler son bulmuştu.
Çevremdeki kalkan da yok olunca Yalçın'a bir şey olmasından korkmaya başlamıştım.
Kapımın kırıldığına dair ses duyulunca Yalçın'ın yakalanma ihtimali aklımı kurcalamaya başlamıştı.
"Alçin!" diye bağıran Gökbay'ın sesi duyulunca "Buradayım!" diye bağırdım.
Hızla kapının kilidini açtım ve Gökbay'a baktım.
"Ne oldu burada?"
Tam ona olanları anlatacaktım ki içeri Sevilay Hanım ve askerler girdi.
"Alçin ne oldu burada?"
"Ben uyandığımda yerde yatanlar ile sizin aradığınız terörist dövüşüyordu. Beni de zorla banyoya kilitledi." diye yalan söyledim.
Yalçın ile işbirliği içerisinde değilmişim gibi davranmam gerekiyordu.
Sevilay Hanım, askerlere "Ölmüşler mi diye kontrol edin ve o teröristi yakalamadan gözüme görünmeyin." dedi.
Askerler onun emrini dinlerken benim de gözüm Yalçın'ı arıyordu.
Sevilay Hanım, "Alçin neler olduğunu daha detaylı anlatır mısın?" diye sordu.
"Ben de bilmiyorum. Bir anda gerçekleşti her şey. Zaten uykumdan uyandım."
Sevilay Hanım bir şey daha diyecekken Gökbay, "Sevilay Hanım müsaadenizle Alçin şokta görünüyor. Onu buradan götüreyim." dedi.
Sevilay Hanım kaşlarını çatarken Gökbay, "Şu anda size yardımcı olabileceğini sanmıyorum." dedi.
"Öyle olsun."
Askerlerden biri, "Hepsi ölmüş." dediğinde şok içerisinde açılan ağzımı elimle kapattım.
Gökbay, "Hadi gidelim Alçin." dediğinde "Hepsi mi ölmüş?" diye fısıldadım.
"Sen bunu düşünme." diyerek beni odadan sürükleyerek çıkaran Gökbay, "Oflaz'a da haber versek iyi olacak." dedi.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
"Benim odama gidiyoruz. Kapın kırıldı, odanda kalamazsın."
Onu başımla onayladım.
"Telefonum odamda kaldı, Oflaz'a nasıl haber vereceğiz?"
Gökbay cebinden telefonumu çıkardı ve "Ben senin yerine aldım." dedi.
"Sağ ol."
"Şifren ne Alçin?" diye sorduğunda "1739" diye yanıt verdim.
Gökbay telefonumu açıp Oflaz'a mesaj yazarken ruh gibi yürüyordum.
Bu savaşa girerken bu tür olayların olacağını biliyordum lakin bu kadar hızlı ceset göreceğim aklımın ucundan bile geçmemişti.
Olay benim gördüğümden daha da büyüktü ve çok insan ölecek gibi gözüküyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasyHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...