Oflaz demirlikleri açan kişide bakarak "Parmak izi gerekiyor." dedi.
Dilay, "Kilidi açmanın başka yolu yok mu?" diye sordu.
Yalçın kafasını olumsuz anlamda salladı. "Sadece Sevilay Hanım'ın parmak izi ile açılıyor."
"Seni buradan nasıl çıkaracağız o zaman?" diye sordum.
Yalçın kafasını öne eğerken "Çıkaramayacaksınız." dedi.
Gökbay çevreye bakınırken "Bir yolu olmalı." dedi.
"Yok. Ben çok bakındım." diyen Yalçın ile gözlerim dolmaya başlamıştı.
Dilay, "Saçmalama! Eğer seni çıkartmazsak idam edileceksin. Seni buradan çıkarmalıyız." dedi.
Dilay çevrede demirlikleri açabilecek bir şeyler ararken Yalçın, "Demirliklerde sensör var. Eğer zarar gelirse sadece Sevilay Hanım'a değil, görevli tüm askerlere bildirim gidiyor." dedi.
Dilay sırtına bize dönüp dolapları kurcalarken Yalçın yumuşak bir ses tonunda "Dilay." dedi.
Dilay bize dönmeden dolapları kurcalamaya devam edince Yalçın, "Dilay lütfen bana döner misin?" diye sordu.
Dilay bize döndüğünde gözlerinin dolmuş olduğunu gördüm. Dilay'ı ağlarken görmek tuhaf gelmişti.
Elinin tersiyle gözlerinden akan yaşı sildi ve "Sinirlerim bozuldu." dedi.
Yalçın, "Emin misin?" diye sorduğunda Dilay titrek bir sesle "Değilim." dedi.
"Gel buraya." diyen Yalçın ile Dilay ona tekrardan, hızlıca sarıldı.
"Seni kaybetmek istemiyorum."
Yalçın, "Kaybetmeyeceksin. Ben hep senin yanın olacağım." dedi.
"Yalan söyleme!" diye bağıran Dilay, Yalçın'dan bir adım uzaklaştı.
"Eğer şimdi buradan çıkmazsan idam edileceksin. Senin ölümünü göremem. Hayatımdaki en değerli insan sensin."
Dilay'ın gözyaşları hızla yanaklarından akarken Yalçın'a baktım. Ağlamamak için kendini tutuyordu.
"İşimizin tehlikesini biliyorsun. Her an aramızdan birinin ölebileceğini biliyordun." dedi Yalçın.
"Konuşma! Ölmene izin vermeyeceğim. Alarmı duyup askerler ve Sevilay Hanım gelene kadar seninle buradan kaçırabiliriz." diyen Dilay düşüncesizce hareket ediyordu.
"Alçin sana emanet. Onu direkt saklı kente götür. Orada eğitim alsın."
Yalçın'ın sözünü Dilay kesti.
"Bu demirlikler parmak izi olmadan nasıl açılabilir?"
"Açılamaz Dilay. Denedim."
"Açılması lazım!" diye bağıran Dilay'dan pek farkım yoktu.
İkimiz de kabullenmek istemiyorduk.
Yalçın, "Birazdan olanlar fark edilir. Buradan çıkmanız lazım." dediğinde Oflaz, "Burada telefonlar da çekmiyor. Eğer Meva ve Efkan haber verdiyse görememişizdir." dedi.
Dilay istemeyerek olanları kabullenirken Gökbay, "Gidelim artık. Daha Sevilay Hanım'ın odasına kartını geri koyacağım." dedi.
Dilay, "İdama götürülürken seni kurtaracağım." dedi.
Yalçın, "Gizli müfettiş bir teröristi nasıl hakladıklarını görsün diye benim işimi geç olmadan bitireceklerim. Bu akşama kadar idam için olan hazırlıklar biter." dedi.
Yalçın, "Seni kurtaracağım." diyen Dilay'a gülümsedi.
"Davamız uğruna hareket et ve duygularını işin içine karıştırma."
Dilay, Yalçın'ı başıyla onayladığında Oflaz, "Gidelim." dedi.
Yalçın bana bir veda konuşması yapmadı diye üzülürken arkamı döndüm ve kapıya doğru yürümeye başladım.
"Alçin."
Adımı söyleyen Yalçın'a baktım.
"Diğerleri seni kapıda bekleyebilir mi? Seninle biraz konuşmak istiyorum."
Oflazlara onay için baktığımda Gökbay, "Biz kapıdayız." dedi.
Oflazlar gittiğinde Yalçın'a doğru birkaç adım attım.
"Ne konuşmak istiyorsun?" diye sordum merakla. Heyecanlanmıştım.
Yalçın başını öne eğerken "Sen beni fazla tanımıyorsun ama ben seni çok iyi tanıyorum ve bu zamana kadar birçok genci gözetledim. İlk kez sende gözlemleye giderken görev anlayışı içinde değil de tutku hissettim." dedi.
Kalbimde başlayan ateş daha önce de olduğu gibi vücuduma yayılırken Yalçın derin bir nefes alıp verdi ve gözlerime baktı.
"Sen beni tanımak için yeterli vakit bulamadın ama ben seni bir sene boyunca çok iyi tanıdım. Senden..."
Kalp atışlarımın hızı canımı yakarken "Benden?" dedim.
"Senden çok hoşlanıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasyHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...