Ayak seslerinden artık bizi gördüklerine emin olurken nefes alışverişini yüzümde hissettiğim Yalçın'a baktım.
Dudaklarımız arasında milimler kala durmuştu.
Ah niye başta gözlerimi kapattım?
Ölmesini bekliyormuş gibi olmuştu. Sadece öpüşüyormuş gibi görünmemizi sağlayıp gelenlerden kurtulacakmış.
Ben de gerçekten öpüşeceğimizi sandım. Çok utanıyorum!
Gözlerini benden kaçırırken kalp atışlarım göğsümü sıkıştırmaya başlamıştı.
Odamı arayan bekçinin sesi duyuldu.
"Onlar ne yapıyor?"
Bize doğru attığı adım sesi duyulması ile Yalçın, aramızda kalan milimleri kapattı.
Bir anda öpmesi ile başta ne yapacağımı bilemezken kollarımı yavaşça yüzüne yerleştirdim.
Ellerim ile görünürde kalan son yüzünün parçalarını kapatırken gözlerimi kapattım.
Öpüşüne karşılık vermeye başladığımda Yalçın, önce duraksadı sonra az öncekinden de çok hızlandırdı hareketlerini.
Alt dudağımı dişlediğinde ağzımdan istemsiz bir inleme çıkmıştı.
"Gençleri yalnız bırakalım." diyen tanımadığım ses galiba diğer bekçiye aitti.
"Birazdan tekrar kontrol edip odalarına yollarız. Yoksa Sevilay Hanım odalarında değil diye bize ceza verir."
"Tamam, öyle yaparız."
Ayak sesleri uzaklaşırken ne yapacağını bilmiyordum.
Ayrılmalı mıydım?
Niye devam edeyim?
Önce ben mi ayrılmalıydım yoksa o mu?
Az önce onu öpmüştüm!
Bu baya hızlı gerçekleşti.
Niye kalp atışlarım göğsüme acı verecek kadar hızlı çarpmaya başlamıştı?
Vücudum gece yarısı olmasından dolayı fazla tepki gösteriyordu.
Hormonal bir durumdu, hormonal.
Yalçın dudaklarımızı ayırdığı da gözleri beni buldu.
Daha geri çekilmemişti.
Göz göze geldiğimiz an kaçırdım bakışlarımı.
Yutkunuşunu duyduğumda "Yalçın." diye mırıldandım. Benden uzaklaşmasını bekliyordum.
Beklediğim gibi benden bir adım uzaklaştı.
"Az önce olanlar..." diye sözs giren Yalçın ne diyeceğini bilememişti.
"Yakalanmamak içindi." dedim.
"Evet, kesinlikle öyle. Normalde öpmeyecektim ama bekçiler diğer türlü gitmeyecek gibiydiler."
"Anladım, ben de o yüzden karşılık verdim zaten. Yüzünü görürler diye elimi yüzüne koydum falan." dedim.
"Fark ettim, sırf yüzüm görünmesin diyeydi. Mesela ben de gitsinler diye dudağını ısıracak kadar ileri gittim."
Utanarak "Şey daha fazla bu konuyu konuşmasak mı?" diye sordum.
"Mantıklı."
"Evet, mantıklı."
"Ben Oflaz'ın odasına mı gideyim?" diye sordum.
"Öyle yap. Ben de Gökbay'ın yanına falan giderim. Sabah görüşürüz." dediğinde "Görüşürüz." dedim.
Ortamda tuhaf bir atmosfer vardı.
"Öyleyse iyi geceler." dedim ve cevabımı dahi almadan kaçarcasına yürümeye başladım.
Yalçın'ın arkamdan "İyi geceler." dediğini duymuştum.
Oflaz'ın bloğuna girdiğimde kapıyı kapattım ve derin bir nefes aldım.
Nefeslerim yeni yeni düzene giriyordu ve ben heyecandan ateşler içindeydim.
Her şey tuhaflaşmıştı.
Bunu düşünmemeye çalışarak Oflaz'ın odasına çıktım.
Kapısını tıktıkladığımda Oflaz endişe dolu gözlerle kapıyı açtım.
"Peşinden geldim ama ortalıkta yoktun. Nereye kayboldun?" diye sordu.
Sormaya devam edecekti ki duraksadı ve "Senin bu halin ne? Kıpkırmızı olmuşsun." dedi.
"Ateşim var mı baksana." dedim ve ona yaklaştım.
Oflaz eliyle alnıma ve yanağıma dokunduğunda "Kendini nasıl hissediyorsun? Revire gidelim. Sımsıcaksın." dedi.
"Az önce öpüştük." diyebildim sadece.
Oflaz duraksadı ve "Ne?" diye sordu.
"Yalçın ile öpüştük."
"İçeri gir ve her şeyi detaylıca anlat. Bu nereden çıktı?" diye sordu.
Dediğini yaparak içeri girdiğimde kapıyı kapattı.
"Zorunluluktan oldu. Oda arkadaşın uyanık mı?" diye sordum.
"Uyuyor. Banyoya gidip elini yüzünü yıka. Sonrasında bana neler olduğunu baştan sona güzelce anlatacaksın." dedi.
"Peki." dedim ve banyoya yöneldim.
Göğsümden başlayan alevin özellikle yüzüme doğru çıkışını hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasyHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...