Kaçıyor

4.6K 358 58
                                    

Sabah uyandığımda saat yediydi. Dün şifacı ocağından çıktıktan sonra hemen eve gelip uyumuştum.

Yataktan kalkıp banyoya gittim. Dünkü hasta halimden eser yoktu.

Banyoda işlerimi hızlıca hallettikten sonra odama geri döndüm ve üzerimi değiştirdim.

Geceden hazırladığım çantamı takıp odamdan çıktığımda yenice uyanan annem, "Nereye?" diye sordu.

Dün olanları ne annem ne de babam biliyordu.

"Sevilay Hanım ile buluşacağım." dedim.

Yalan sayılmazdı.

Annem kaşlarını çattı. "Sevilay Hanım ile niye buluşacaksın?"

"Kendisi istedi. Ondan sonra direkt sınava gideceğim. Hadi beni tutma, görüşürüz." dedim.

Annem anlamayarak arkamdan bana bakarken ayakkabılarımı giyip evden çıktım.

Oflaz'ın kapıda beklediğini görünce "Hayırdır?" diye sordum.

"Seni tek bırakacak halim yok."

"Benimle gelirsen Yalçın şüphe duyar." dedim.

"Ben de Sevilay Hanımlar ile dururum." derken kararlıydı.

"Sen bilirsin." dedim.

Oflaz tebessüm edip "Gidelim." dediğinde "Sevilay Hanımlar beni takip edeceklerini söylemişlerdi, acaba şu anda da takip ediyorlar mıdır?" diye sordum.

"Belki. Belki de anlattığın yere gidip çoktan hazırlık yapmışlardır."

Yürürken "Doğru." dedim.

"Bu güçten niye hiç haberimiz olmadı?" diye soran Oflaz'ın kafası karışıktı.

"Bilmiyorum." dedim.

"Belki de dün gece karşılaştığım insanlar yasa dışı yollardan bu güçleri üretmişlerdir." dedim.

Oflaz, "Yine de yeni güç üretmek mümkünse neden yapmıyoruz?" diye sordu.

"Bilmiyorum, Oflaz. Bilmiyorum."

Sonrasında hiç konuşmamıştık. Dün Yalçınlar ile konuştuğum yere geldiğimizde bir asker yanımıza geldi.

Bana bakarak "Alçin mi?" diye sordu.

"Benim."

"Çevre askerler ile sarıldı. Buluşma alanında bekle. Suçlu geldiğinde hamle yapacağız." dedi.

Oflaz, "Ben ne yapayım?" diye sordu.

Asker, "Sen kimsin?" diye sordu.

"Oflaz. Alçin'in arkadaşıyım."

"Sen bizimle gel ve sessizce dur." dediğinde Oflaz onları onayladı.

"Dikkatli ol." diyen Oflaz'a "Olurum." dedim ve dün tam Yalçın ile konuştuğum noktaya gittim.

Kolumdaki saate baktım.

Sekize geliyordu.

Tam sekiz olduğunda gelen Yalçın, "Beni dinlemene sevindim." dedi.

"Neden bir başkasına bu gücü anlatmam tehlikeliydi?" diye sordum.

"Çok meraklısın. Az bekle, en başından başlayayım." dediğinde ona cevap vermedim.

Kaşlarını çattı.

Cevap vermemem onu düşündürtmüştü.

"Bir sorun mu var, Alçin?"

"Var." diye fısıldadım.

Askerler ortaya çıktığında Yalçın bana baktı. Yüzünü buruşturdu. Benim gelmemden dolayı duyduğu heyecanın yerini tasvir edilmesi zor, hayal kırıklığı, üzüntü, sinir dolu ne yapacağını düşünen çatılan kaşları aldı.

Sevilay Hanım, "Yakalayın!" diye bağırdığında Yalçın hızla ikimizin çevresini buzla ördü.

"Neden yaptın bunu?" diye bağırdı.

"Neden mi yaptım? Sen olsan ne yapardın? Kimseye anlatmamamı istedin. Yasadışı bir iş yapıyor gibiydin. Tabii yardım isteyecektim."

Derin bir nefes verdim.

"Acele etmem gerektiğini için öyle oldu. Ah be kızım, ah be kızım!" dediğinde ne yapacağını düşünüyordu.

Buzu, askerlerin hala kıramamış olması şaşırtmıştı. Bu kadar güçlü olması şaşırtıcıydı.

"Gitmeliyiz." diyen Yalçın, yukarıya doğru buzdan bir merdiven yapmaya başladığında "Ben hiçbir yerden gelmiyorum." dedim.

"Bu güvendiğin insanların hepsi seni sırtından bıçaklayacak."

"İnanmıyorum sana."

"Sırtından bıçaklandığında seni kurtaracağım ve o gün benden özür dileyeceksin." derken merdivenin sonuna silindir bir tünel yapmaya başlamıştı.

Kolundan tuttum.

"Bir yere gidemezsin."

"Bırak kolumu Alçin." dediğinde "Olmaz." dedim.

Kolunu sertçe çektiğinde ördüğü merdivenlerden çıkmaya başladı.

Aynı anda çevreye ördüğü duvarı yıkan askerlere "Kaçıyor!" diye bağırdım.

Güneş Parlarken Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin