Saat dokuz olduğunda istediğim gibi yayına başlamıştı.
Derin bir nefes aldım.
"Kim olduğumu tahmin edersiniz ama ben tekrardan kendimi tanıtmak isterim. Ben güneş gücünün element temsilcisi Alçin. Birçoğunuz maalesef güneş gücünün ne olduğunu dahi bilmiyorsunuz."
Acıyla gülümsedim.
"Tabii bu sizin hatanız değil. Elementler ilk keşfedildiği zaman atalarımız iki elementin birleşimi ile yeni güçler ortaya çıktığını fark etmişler. Her iki elementin birleşiminden bir başka ara elemeny gücü varmış. Benim gücüm, hava ile ateş elementinin birleşmesi ile ortaya çıkmış. Bu ara elementler, iki elementin birleşiminden oluştuğu için normal elementlerden daha güçlü. İşte bu yüzden asırlar önce ara element taşlarını bulanlar öldürülmeye başlandı."
Sevilay Hanım'ın öldürmüş olduğu yüzlerce masum aklıma geldiğinde o acıyı içimde hissettim.
"Her gücün de bir koruyucu hayvanı vardır. Bilirsiniz. Yetkililer sihirli ormanlar artık ara element taşı vermesin diye bazı güçlerin koruyucu hayvanlarının nesillerini tüketti. Geriye sadece güneş, volkan ve buz ara elementi kaldı. Koruyucu hayvanlarının nesli tükendiği için artık olmayan güçler tsunami, kum fırtınası ve kül. Şu anki teknoloji ile tsunami gücünün koruyucu hayvanını tekrardan canlandırmaya hedefliyorlar. Umarım başarılı da olacaklar."
Heyecanlanmaya başladığımda yayından önce doldurduğum bardağı aldım ve içindeki suyu yavaşça içtim.
"Şimdi anlaşmaya geleyim. Aslında normal anlaşma maddeler yok. Bundan sonra ara element gücüne sahip insanlar da diğer insanlar gibi yaşamlarını sürdürecekler. Şimdi ara element gücüne sahip insanlar nasıl olabiliyor, devlet tarafından öldürülmüyorlar mıydı, diye sorabilirsiniz. Asırlar önce bazı ara element sahipleri kurtulmuş ve ara element taşı bulan gençleri güvenlikleri için saklı kentlere götürmüşler. Tüm saklı kente götürülen gençler aileleri ile kavuşacak. Herkese kayıpları için huzur dilerim. İyi akşamlar."
Son sözlerimi söylerken gözlerim dolmaya başlamıştı.
Atılan deprem bombasında sadece annemi değil, Uysal Bey'i ve Karam Abi'yi de kaybetmiştik.
Yüzlerce insan bu savaşta ve geçmiş senelerde bu konu yüzünden hayatını kaybetmişti lakin en yakınlarımı kaybedince ölümü daha iyi anlamıştım.
Kenarda beni bekleyen Yalçınlara baktım ve "Gidelim mi?" diye sordum.
Yalçın bana elini uzatınca uzattığı elini tuttum ve kafamı omzuna yasladım.
Birlikte yayın ve televizyon binasından çıkarken Dilay, "Gökbay artık her şeyi anlatmalısın." dedi.
"Dilay haklı." dedim.
"Aslında anlatılacak pek bir şey yok. Annem bilgi istiyordu reddettiğmde kavgalarımız arttı. En sonunda hepinizi öldürmekle tehdit edince anlaşma yaptım. Eğer saklı kentin nerede olduğunu bulmasına yardım edersem sizi rahat bırakacaktı."
"Bu yüzden telefonuma takip cihazı yerleştirdin."
"Aslında sen Saklı kente gitmeden telefonunu bozacaktım ama annemin rahat durmadığını öğrendim. Ben de bıkıp intihara yöneldim."
"Geri zekalı işte. Bize gelip anlatsa sorunu çözerdik." diyen Dilay'a Gökbay, "Sevilay Hanım'ın annem olduğunu söylediğimde bana neler yapardın." dedi.
"Alt tarafı ağzını burnunu kırarım. Abartma sen de." diyen Dilay ile Gökbay gülerek kolunu omzuna attı.
"Pardon bebeğim, ben abartıyorum."
Dilay kendisi ile dalga geçildiğinden dolayı kızarken hafifçe tebessüm ettim.
Yorulmuştum.
"Gidip uyumak istiyorum. Yarın görüşürüz, olur mu?" diye sordum.
Gökbay, "Görüşürüz." deyince Yalçın'a baktım.
"Gelecek misin? Yoksa sonradan mı gelirsin?"
"Geleceğim."
Yalçın ile Dilayların yanından ayrıldığımızda Yalçın, "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu.
"Tepki veremeyecek kadar üzgün. En yakın dostumu, annemi, arkadaşlarımı kaybettik."
Yalçın alnıma bir buse kondurdu ve "Her ne olursa olsun ben senin yanındayım. Yarın cenazede Oflazları hak ettikleri gibi uğurlayacağız." dedi.
"Keşke hepimiz sağ kalabilseydik."
"Keşke."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasíaHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...