Buluşma

2.5K 237 44
                                    

"Şimdi senin konuna geri dönelim." diyen Yalçın ile "Dönelim." diye mırıldandım.

Dönelim dönmesine de ne demeliyim?

"Şimdi Güneş gücünün element temsilcisi daha ortaya çıkmadı ve siz onun Alçin olduğunu sanıyorsunuz." dedi Meva.

Yalçın onu kafasıyla onayladı.

Ne tepki vereceğimi bilmiyordum. Herkes bana bakarken tedirgin olmuştum.

"Ben mi? Saçmalamayın. Ben ve element temsilciliği çok alakasız. Öyle olsam fark etmez miydim? Bence fark edebilirdim. Şimdi pek de bilmiyorum. Etmeyebilirdim de." dedim.

Yalçın, "Daha element dersi görmeden gücünü kullandın." dedi.

"Bu normal değil mi? Element sahibi olanların ders almadan önce güçlerini kullandıklarını gördük. Ara elementte de bu olmuyor mu? Güç, vücuduma hızlı uyum sağlamıştır."

"Gücünü kullanman normal. Üç senedir eğitim alan, buz gücüne sahip birinin oluşturduğu kalkanı kırdın. Anormal olan işte tam da bu."

Yalçın'ın sözü bitince başta tepki veremedim. Element temsilcisi olabilir miydim?

Ne demeliyim, ne yapmalıyım? Hiçbir fikrim yoktu.

"Element temsilcileri hep kendileri elementlerini bulmayı başarmışlardı. Ben birinden devraldım." dedim.

"Doğru kişi sen isen devralman önemli olmaz." dedi Dilay.

"Emin misiniz?" diye sordum.

Dilay, "Değiliz ama bence sensin. Hem bana hem de Yalçın'a aynı şeyi düşündürttüğüne göre ya gücün vücudunla mükemmel bir uyum sağladı ya da element temsilcisi sensin." dedi.

"Ben bilmiyorum." dedim.

Yalçın, Dilay'a döndü. Bir şey hatırlamaya çalışıyordu.

"Volkan gücünün element temsilcisi yirmi yedi sene önce çıkmıştı. Onun nerede olduğunu biliyor muyuz?"

Dilay, "Tüm görevlerini yerine getirdikten sonra normal bir hayat yaşamak istediğini söyleyerek yeni bir hayat kurmuş. Kimliği gizli." dedi.

"Ona ulaşamaz mıyız? Bize bir yardımı dokunur." dedim.

"Müdürümüz yani Saklı Akademinin müdürü şu an elli sekiz yaşında. O zaman müdür değildi ama neler olduğunu biliyor olabilir. Ona danışırız." dedi Yalçın.

"Bu harika bir haber! Ne zaman danışacağız?" diye sordum.

"Bu geceye buluşma ayarlayabilirim." dedi Dilay.

"Tamam öyleyse." diyen Yalçın bize dönüp baktı

"Dilay sen gidip müdür ile konuş. Gece her zamanki yerde buluşuruz. Meva, Efkan siz de gidip müfettişin geldiğine dair olan dedikoduyu yaymaya başlayın." dedi Yalçın.

"Geç olmadan gideyim o zaman." diyerek hazırlanan Dilay'ın üzerine Gökbay, "Benlik bir iş var mı?" diye sordu.

"Yok, istersen sen de dedikoduyu yay." dedi Yalçın.

"Tamamdır. Ben de Dilay ile gidiyorum. Sonra dedikoduyu yayarım."

Gökbay'ın alttan alttan Dilay'a yakınlaşmaya çalıştığını fark etmek güldürmüştü.

Dilay farklı bir kızdı.

Onu diğerleri gibi elde etmek için mi yanaştığını sanmıyordum ama öyleyse başarılı zaten olamaz.

Öyle değilse de bence harika bir çift olacaklar. Tabii Dilay ona karşılık verirse.

"Benimle geleceksen çeneni kapalı tut." diyerek Gökbay'a bakan Dilay ile Gökbay, "Tabii, tabii dururum." dedi.

Meva, "Biz de Efkan ile gidelim. İşe koyulalım." dedi.

"Tamam, kolay gelsin." dedim.

"Teşekkürler." diyerek tebessüm eden Meva'ya "Rica ederim." dedim.

Dilaylar odadan çıktığında Oflaz arkalarından kapıyı kilitledi.

Yalçın yatağımın kenarındaki çantasını kucağına aldı ve fermuarını açtı. Ne yaptığını merak ederek ona baktım.

Çantanın içinden bir krem çıkardı.

"Parmağın nasıl? Bugün yanmış olmalı." diyen Yalçın ile kalkana dokunduğum için yanan parmağıma baktım.

"Dokunmadığım sürece sorun yok." diye mırıldandım.

"Bu yanık kremi. Parmağına iyi gelir, uzat elini." dedi.

Sağ elimi ona uzattığımda elimi aşağıdan dikaktle tuttu ve yanık kremini elime sıktı.

Kremin soğukluğu içimi ürpertmişti.

Güneş Parlarken Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin